Anadolu'nun yerelden ulusala uzanan birer lezzet elçisi hüviyetinde markalarımız var. Kahramanmaraş’tan Murmes, Tekirdağ’dan Perinthos Natural ve Ağrı’dan Aydın Zeki Sürmeli’nin Aladağ Balı. Bu üç marka hem yöre halkının ekonomik sürdürülebilirliğine katkı sağlar hem de Türk gastronomi haritasına özgün tatlar sunar.

Murmes

Kahramanmaraş’ın kendi toprağından doğan baharat markası

“Kahramanmaraş’ın bereketli tarlalarında yetişen kırmızı biberler, Murmes’in ellerinde bir miras, bir hafıza dokusuna dönüşür.” Bu marka, sofralara giden bir baharatın ardında yatan emeği, doğallığı ve titizliği temsil eder.

Murmes’in hikayesi

1946 yılında Durdu Alkap’ın attığı ilk adımla başlayan yolculuk, oğlu Mehmet Alkap ile devam etmiş bugün ise Oğlu Murat Alkap ve torun Mehmet Alkap ile devam ediyor. “Kendi yemediğimiz ürünü üretmeyiz” anlayışı üzerine kurulu bu aile felsefesi, bir ticari prensipten çok daha fazlasını anlatır: Doğallığa, sadeliğe ve dürüstlüğe adanmış bir bağlılığı. Murmes’in hikâyesi, aslında tek bir tohumun toprağa düşmesiyle başlar. Maraş güneşiyle kızaran biberler, nesilden nesile aktarılan bir emeğin ve sabrın sembolüdür. 1950’li yıllardan bugüne, İtimat ve Alkaplar gibi farklı isimlerle anılsa da değişmeyen tek şey vardır: katkısız üretim, doğallığa sadakat ve sofralara güvenle taşınan lezzet.

Murmes, bir aile geleneğini temsil eder

Bir coğrafyanın ruhu ne ise pul biber ve acı toz biber de Maraş’ın kalbidir. Her tanesinde Maraş’ın güneşi, rüzgârı, toprağı ve ustaların sabrı vardır. Bu yüzden Murmes’in biberi damağa ve ruha da dokunur. Murmes’in katkısı lezzetle sınırlı kalmaz. Yöre halkına sağladığı ekonomik değer, doğal ve sağlıklı beslenme arayışındaki tüketicilere sunduğu güven, markayı Anadolu mutfak kültürünün temsilcilerinden biri hâline getirir. Sosyal medyada “lezzetin yol arkadaşı” olarak tanıtılan Murmes, %100 doğal üretim ve hijyenik paketleme taahhüdüyle farkını ortaya koyar.

Murmes biberden çok daha fazlası

İpek biberden isota, kimyondan karabibere; yenibahardan kişnişe, kekikten sumaka kadar uzanan geniş yelpazesiyle Murmes, hem Anadolu’nun hem de dünyanın mutfak atlasını sofralara taşır. Her baharat bir coğrafyanın sesi gibidir; Murmes bu sesleri bir araya getirip müşterilerine sunar. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında büyük markaların, yemek şirketlerinin ve gıda üreticilerinin güvenle tercih ettiği bir üreticiye dönüşmüş durumda Murmes. Yine de en büyük gururları, hâlâ ilk günkü doğallık ve titizlikle üretim yapmalarıdır.

Baharatın ardında bir hikâye ve emeğin ardında bir gelenek vardır. Murmes’in hikâyesi de tam olarak budur: Ateşin, toprağın ve emeğin birleştiği kırmızı bir yolculuk. Ve belki de her pul biber tanesi, geçmişten bugüne uzanan bu öykünün küçük kırmızı mühürleridir.

Perinthos Natural

Tekirdağ’dan gelen doğal sirke rüzgârı

“Perinthos’un sirkeleri, Tekirdağ’ın rüzgârını, bağlarının güneşini, sabrın ve fermantasyonun büyülü dönüşümünü anlatır. Her damlasında toprağın öyküsü vardır.” Bu marka hem yerel tarımı destekliyor hem de gastronomide doğal lezzet arayışına yanıt veriyor.

Bir damla bazen bir hikâyenin özetidir

Tıpkı Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi’nde filizlenen Perinthos Natural gibi… Adını antik Trakya kenti Perinthos’tan alan bu marka, aslında modern bir üretim serüveninin köklerini binlerce yıllık bir coğrafi hafızaya bağlar. Her şey 2011 yılında başladı. İsmail Turhan ve İsmail Kızılkaya, 11.000 adet Granny Smith elma fidanını toprakla buluşturarak bir hayali gerçeğe dönüştürdü. O fidanlar, geleceğin sofralarına sağlık ve lezzet taşımak için kök saldı. 2017’ye gelindiğinde, bu emek yeni bir döneme adım attı. İl Tarım Müdürlüğü’nden alınan belgelerle birlikte elmalar dalında kalmadı; sirkeye, pekmeze, reçele, marmelata dönüştü. O gün tescillenen “Perinthos” adı, artık bir yolculuğun adıydı: “Marmara Ereğlisi’nden sofralara uzanan lezzet hikâyesi.”

Perinthos’un kalbinde sirke atar

Kendi bahçelerinden toplanan Granny Smith elmalarından hazırlanan elma sirkesi, bu hikâyenin lokomotifi oldu. Doğal fermantasyonla üretilen, filtrelenmemiş ve pastörize edilmemiş sirkeler, tortusuyla ve “sirke anası”yla doğallığın bir göstergesi olarak şişelerde yerini aldı. Belgelenmiş üretim, Gıda Kodeksi’ne uygunluk ve “%100 katkısız” anlayışıyla da güven veriyor. Yolculuk elma ile başladı ama üzümden gilaburuya, alıçtan bala; demleme yöntemleriyle hazırlanan özel infüzyonlarla çeşitlenen ürün yelpazesi bugün 45’e yakın sirke çeşidine ulaştı. Elma ekşisinden nar ekşisine, vişneden erik ekşisine, hatta sumak ekşisine kadar uzanan bu lezzet atlası, Anadolu’nun kadim tatlarını modern dokunuşlarla yeniden yorumluyor.

Perinthos’un hikâyesinde aronya

Şifa dolu bir meyveden elde edilen aronya özü ve karışım suları, markanın yenilikçi yüzünü ortaya koyarken; sebzeli kahvaltılık soslar, sofralara bir tat ve sağlıklı bir yaşam önerisi taşıyor. 2024 yılında Faruk Yaşar Ulutürk’ün ortaklığa katılmasıyla bu yolculuk yeni bir soluk kazandı. Perinthos Natural, Marmara Ereğlisi’nde doğdu ama Anadolu’nun dört bir yanındaki sofraların misafiri oldu. Her şişe sirke, zamanın sabrını, emeğin izini, toprağın bereketini taşıyor.

Ağrı Aladağ Balı (Aydın Zeki Sürmeli)

Yüksek yaylalardan gelen altın sıvı

Ağrı’nın doruklarından süzülen Aladağ Balı, yaşamın sessizliğinden gelen bir tat; her kaşıkta Torosların rüzgârı, leylağın kokusu ve doğanın özü saklı. Bu bal, hem yöre halkına ekonomik değer kazandırıyor hem de gastronomide özgün Anadolu bal kültürünü besliyor.

Doğanın ve emeğin tatlı armağanı

Ağrı’nın yüksek dağları, temiz havası ve zengin florası, doğa tutkunlarının olduğu kadar arıların da en çok sevdiği yurtlardan biri. İşte bu coğrafyanın 2.700 metre rakımlı Aladağ yaylalarında, geven ve kekik kokularının sardığı çiçek denizinde bir marka doğdu: Aladağ Balı. 2011 yılından bu yana Aydın Zeki Sürmeli tarafından tescillenen Aladağ Balı, yöresel haklarını koruyarak bölgenin en değerli lezzetlerinden birini temsil ediyor. Çok sayıda kovanla yapılan üretim, tamamen organik çiçek balı kategorisinde yer alıyor.

Markanın kahramanı emekli bir öğretmen

Bu markanın asıl hikâyesi bir insan emeğinde gizli. Emekli sınıf öğretmeni Suzan Sürmeli, meslek hayatını noktaladıktan sonra doğaya duyduğu bağlılıkla eşiyle birlikte arıcılığa yöneliyor. Başlangıçta bir hobi olarak başlayan birkaç kovanlık serüven, kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanına ulaşan bir markaya dönüşüyor. Bugün her bir paket bal, Ağrı’nın Taşlıçay ilçesine bağlı İkiyamaç Köyü’nden yola çıkıp sofralara ulaşıyor. Suzan Sürmeli için arıcılık yaşamın ta kendisi. “Arılar bana hayatın sabrını öğretti” diyor. Eğitimciliğin disiplinini doğanın ritmiyle harmanlayan Sürmeli, üretim sürecinin her aşamasını titizlikle denetliyor: Arıların sağlığından kovanların bakımına, süzme işlemlerinden paketlemeye kadar… Onun ifadesiyle, “Bizim balımızda doğanın ve emeğin izi var.”

Aladağ balının özelliği

Yüksek rakımda, hiçbir kimyasal müdahale olmadan yetişen çiçeklerin nektarı, arıların emeğiyle balın saf hâline dönüşüyor. Ortaya çıkan ürün, lezzeti ve sağlığa olan faydasıyla da öne çıkıyor. Bugün Aladağ Balı polen ve diğer arı ürünleriyle de doğallığın farklı formlarını sunuyor. Bu hikâye aynı zamanda kadın girişimciliğinin de ilham verici örneklerinden biri. Yıllarca öğrencilerine yol gösteren bir öğretmenin, emeklilikten sonra doğaya adanmış ikinci bir hayat kurması, çevresinde saygıyla karşılanıyor.

Aladağ balı; emeğin, sabrın ve doğaya duyulan saygının tatlı bir sembolü. Her kaşıkta Ağrı’nın yaylalarının kokusu, arıların vızıltısı ve bir öğretmenin azmi saklı.