Son beş yıldır Ankara’nın Etimesgut ilçesinde oturuyorum. Bu bölgeyi Sincan dahil, ilk kez il başkanı olduğum iki binli yılların başında -sanırım 2004 olsa gerek- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek bir program vesilesiyle gezdirmişti. Açıkçası, Göksu Parkı, Harikalar Diyarı, Aile Yaşam Merkezleri vs. gibi modern belediyecilik uygulamalarını yerinde görmekten, Düzce gibi depremle yerle bir olmuş kentin çocukları olarak etkilenmiş ve yeniden ayağa kaldırmaya azmettiğimiz ilimizin yeniden dizaynı noktasında da ciddi manada esinlenmiştik. (Aynı yıl belediye başkanı olmasıyla birlikte Mehmet Keleş dostumuz, Düzce’nin çehresini deprem öncesi haliyle asla kıyaslanamayacak şekilde değiştirdi ve her geçen gün daha da güzelleştirip geliştirmeye devam ediyor.)

Etimesgut bahsi daha sonrasında Akçakoca’da yazlık komşuluğu yaptığım kıymetli ağabeyim ve dostum Nurettin Karabal vesilesiyle gündemime girdi. Zira Nurettin ağabey 2004-2009 yılları arasında bu ilçenin belediye başkan yardımcılığı görevinde bulunuyordu. Tabii ki o günlerde bir gün bu ilçenin sakini olacağım zerre miskal aklımdan geçmezdi.

Suriye’de bulunduğum esnada bir gün -2009 sonu ya da 2010 yılları başlarında olsa gerek- Nurettin ağabeyimin, aralarında Etimesgut eski belediye başkanı da olmak üzere çok sayıda belediye bürokratıyla birlikte yolsuzluk iddiasıyla tutuklandığını öğrendim ve yüreğim cız etti. AK Parti 2009 yılında Etimesgut Belediyesi’ni kaybetmişti ve çok kısa bir süre içerisinde eski yöneticilerin çirkin iddialarla tutuklanması çok da örneği görülen bir durum değildi. Çok üzüldük doğal olarak ve onlar sekiz ay sorgusuz sualsiz içeride yattıktan sonra ilk mahkemede tahliye edildiler ve sonrasında da beraat…

Son derece saygın bir bürokrat, kıymetli bir aile babası ve candan bir dost olarak tanıdığım Nurettin Karabal ağabeyimle daha sonraki görüşmelerimizde başlarına sarılan bu musibet nedeniyle ne denli kırık ve yorgun olduğunu belirgin bir şekilde hissedebiliyordum. Bu olaylar yaşanmadan henüz birkaç ay önce AK Parti’den Çubuk Belediye Başkanlığı için aday adaylığını da koyan Nurettin ağabeyin yaşama sevincine ve geleceğe dair umutlarına ağır bir darbe indirildiği aşikârdı.

Suriye maceram nihayete erip geri döndüğümde, ağır hayal kırıklıklarının yol açtığı ne yapacağını bilememek sarhoşluğundan, bir gün Hakan Albayrak’ın elimden tutup kendisinin de yaşadığı Etimesgut’ta bana bir ev kiralamasıyla uyandım ve beş yıldır da bu ilçe sınırlarında yaşıyorum. Geçenlerde Etimesgut AK Parti yöneticisi dostlarla birlikte Külliye nöbetine gittiğimizde Etimesgut eski Belediye Başkanı Serhat Kemal Yılmaz Bey’le karşılaştık ve ayaküstü biraz sohbet etme imkânı bulduk. Evvelki gün yine Etimesgutlu ortak siyasetçi dostlarımız Mehmet ve Fuat beylerle sohbet ederken Serhat Kemal Bey de masamıza teşrif ettiler ve hayatlarının rutin akışını derinden sarsan 2009-2010 olaylarını baştan sona konuşma fırsatı bulduk. Geçtiğimiz günlerde Sabah Gazetesi’nde kendisiyle ilgili yayınlanan haberin bir suç duyurusu olup olamayacağından, yaşananların ince detaylarına kadar her şeyi masaya yatırdık.

Özetleyecek olursak, başkan ve ekibi haklarında ileri sürülen tüm iddialardan aklanmışlar, ancak suçsuz oldukları halde yaşamak zorunda bırakıldıkları süreç gördüğüm kadarıyla kendisi de bir hukukçu olan Serhat Kemal ve arkadaşlarının gönüllerindeki kanamayı halen durdurabilmiş değil.

Kendilerini, yakınlarını ve yanlarında duran dostlarıyla birlikte tüm parti camiasını zor duruma sokan bu belaların neden başlarına geldiğinin sorusuna uzun süre cevaplar aramışlar ve henüz kimse FETÖ tehdidin farkında değilken onlar ”F’ERGENEKON’ yapılanmasından haberdar olmuşlar. Bu konuda eriştikleri tüm bilgi ve belgeleri yargılama sürecinde de ilgili savcı, hakim ve üst düzey emniyet mensuplarına iletmişler. O yetkililerin çoğu şimdi FETÖ’yle ilişkileri nedeniyle ya görevden alınmış, ya da tutuklanmış oldukları için gülerek anlatıyor artık Serhat Kemal Bey: ”Kimi, kime şikâyet etmişiz birader?”

Bu uzun uzadıya süren sohbet esnasında anladığım, o günlerde FETÖ çetesi belediye mülkiyetinde bulunan bir arazinin kendilerine verilmesini ister, başkan ve ekibi bu isteği kamu yararı açısından olumlu görmediği için vermez ve ardından kumpas başlar, açık ve net. Yeni gelen belediyenin ise ilk icraatlarından biri ise kamuya ait bu yeri ilgili çeteye peşkeş çekmek olur. Tabii FETÖ’ye boyun eğmeyen eski yönetimin hayatını karartıp siyaseten bitirmek için yeni başkana ve FETÖ’cü savcılara yalan yanlış bilgi ve belge taşıyan, Etimesgut siyasetinin her aşamasında adam ve dava satmak ihanetiyle meşhur psikopatik bazı tiplerden de söz ediliyor, umarım böylesi düşükleri tüm siyasi partiler ivedilikle bünyelerinden arındırırlar…

Bu konuşmalar Nurettin ağabeyin de maruz kaldığı zulmün nedenini çok daha iyi anlamama vesile oluyor. Serhat Kemal Bey ”Ben ülkemizin son derece büyük tehditlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde gidip hiç kimseyle ilgili hiçbir şikâyette bulunmam. Mesele ben ve arkadaşlarımın uğradıkları zulüm ve haksızlığın, bizlerin hayatlarının karartılmasından çok daha öte bir şey, ben sadece bildiklerimi ve anladıklarımı anlatıyorum, hakiki savcılar buradan kendilerine vazife çıkarırlar ya da çıkarmazlar, kendilerinin bileceği bir iştir, ama ben kimseden şikâyetçi değilim, yaşayıp çekmek zorunda kaldıklarımızı Allah ve ailelerimiz çok iyi biliyor” diyor…

Ne diyelim, güya hukuk adına adaletsizliğe uğramış bu samimi dostlarımızın yürek sızılarını bir nebze olsun dindirip, acılarını azaltmak üzere bu kumpasın peşine düşüp hesabını soracak savcıların olduğunu düşünüyorum ben.

Umarım yanılmam…

Selam ve dualar…