Türkiye’nin dış ticaret performansı denildiğinde akla gelen ilk şehirlerin başında genellikle İstanbul, Bursa, Kocaeli gibi sanayi merkezleri gelir. Ancak son yıllarda, dikkatle izlenmesi gereken bir şehir daha var: Ankara. Evet, Türkiye’nin başkenti yalnızca bürokrasinin, siyasetin ve diplomatik trafiğin değil; aynı zamanda ekonomik dinamizmin de merkezlerinden biri hâline geliyor. Son açıklanan verilere göre Ankara, 2025 yılının ilk yedi ayında yaklaşık 8,8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu rakam, sadece başkent için değil, Anadolu sanayisinin yükselen potansiyeli açısından da hayli anlamlı.

Ankara, uzun yıllar boyunca bir memur kenti olarak anıldı. Bu da şehrin ekonomik üretkenliğinin geri planda kalmasına neden oldu. Ancak artık tablo değişiyor. Savunma sanayiinden kimyaya, otomotivden makine ihracatına kadar geniş bir yelpazede üretim gerçekleştiren bir Ankara’dan söz ediyoruz. Bu yönüyle başkent, Türkiye’nin katma değerli üretim hedeflerinin tam merkezine yerleşmiş durumda. TÜİK ve TİM verilerine göre Ankara, ihracatını her yıl daha da artırıyor. Bu artış, yalnızca miktarsal değil; niteliğiyle de dikkat çekici.

Özellikle savunma ve havacılık sanayiindeki ihracat, Ankara’nın bu alanda ne denli uzmanlaştığını gösteriyor. Türkiye’nin son yıllarda milli güvenlik stratejileri doğrultusunda savunma sanayisinde yaptığı atılım, Ankara merkezli birçok firmanın dünya pazarlarında adını duyurmasını sağladı. Bu firmalar sadece silah ya da mühimmat değil, aynı zamanda yüksek teknoloji ürünü ekipman ve yazılımlar da ihraç ediyor. Bu gelişmelerin ardında yıllara yayılan bir Ar-Ge seferberliği ve nitelikli insan kaynağı yatırımı yatıyor.

Ankara’nın ihracat başarısında dikkat çeken bir diğer unsur ise ürün çeşitliliği. Sadece savunma değil; kimyevi maddeler, makine ve aksesuarları, otomotiv parçaları gibi ürün gruplarında da ciddi bir performans var. Bu durum, şehrin üretim kabiliyetinin tek sektöre bağlı kalmadan çeşitlenebildiğini ve global pazarda farklı sektörlerde rekabet edebildiğini gösteriyor.

Öte yandan bu ihracat başarısının ardında kurumsallaşan sanayi bölgeleri, organize sanayi bölgelerinde (OSB) sağlanan altyapı hizmetleri ve ihracat odaklı politikalar yatıyor. Ankara Ticaret Odası (ATO) ve Ankara Sanayi Odası (ASO) gibi kurumlar, üyelerinin uluslararası pazarlara açılmasını destekleyen önemli projelere imza atıyor. Ayrıca Eximbank kredileri, ihracatçı birliklerinin yönlendirmeleri ve devlet teşvikleri, firmaların cesaretle yurt dışına açılmalarını sağlıyor. Bu noktada kamu-özel sektör iş birliği Ankara örneğinde somut bir başarı hikâyesine dönüşmüş durumda.

Ancak bu başarıyı kalıcı hâle getirmek için sürdürülebilir bir stratejiye ihtiyaç var. Özellikle ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi, kur riskine karşı önlemlerin alınması ve yeşil dönüşüm gibi küresel gündemlere uyum sağlanması gerekiyor. Bugün Avrupa Birliği ile yapılan ticarette karbon ayak izi, sürdürülebilirlik belgeleri ve çevreye duyarlılık gibi kriterler ön plana çıkıyor. Ankara’daki ihracatçı firmaların bu süreci doğru okuması ve dönüşüme ayak uydurması büyük önem taşıyor.

Ayrıca ihracatın sadece niceliksel değil, niteliksel bir başarıya dönüşmesi için inovasyonun daha fazla merkeze alınması gerekiyor. Üniversite-sanayi iş birliği Ankara’da potansiyeli olan ancak tam anlamıyla kullanılmayan bir alan. ODTÜ, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi gibi köklü kurumların bilgi birikimi, teknoloji transferi mekanizmaları ve teknoparkları, özel sektörle daha entegre hâle getirilirse, Ankara sadece Türkiye’nin değil, bölgenin de teknoloji merkezi olabilir. Bu noktada yerel yönetimlere de önemli görevler düşüyor. Belediyelerin ihracat yapan firmalara sadece altyapı değil, aynı zamanda lojistik, fuar katılımı, tanıtım gibi destekler sunması kritik. Ankara gibi kara coğrafyasına sıkışmış bir şehirde ihracat için lojistik çözümler üretmek, liman kentleriyle entegre demiryolu ve karayolu bağlantılarını güçlendirmek gerekiyor. Yani ihracat yalnızca bir ekonomik faaliyet değil, aynı zamanda şehir planlaması, ulaşım politikası ve sosyal kalkınma meselesi hâline geliyor. Ankara’nın yükselen ihracat grafiği, başkentin sadece siyasi değil; ekonomik anlamda da “yol gösteren şehir” olabileceğini hepimize hatırlatıyor. Şimdi bu başarıyı daha da ileri taşımak için birlikte düşünme, üretme ve dünyaya açılma zamanı.