Fransızca dilinde “Aşil’in topuğu” (talon d’Achille) diye bir ifade vardır. Bir insanın en zayıf noktasını, zaafını ifade eder. Mitolojik bir hikâyeye göre, Aşil’in annesi oğlunu ölümsüzlük nehri Styx’e daldırır. Yalnız bunu yaparken oğlunu sol topuğundan tuttuğu için, Aşil ancak bedeninin bu bölgesinden alacağı bir darbeyle ölebilecektir.

Günümüzde Avrupa’nın Aşil topuğu da hiç kuşkusuz göçmenlerdir.

Hâlihazırda 4 milyona yakın göçmeni ağırlayan Türkiye karşısında, Belarus-Polonya sınırında 8 Kasım’dan bu yana bekleyen 2 bin kadar göçmenin sorumluluğunu üstlenemeyecek acizlikte bir Avrupa Birliği (AB) var. Göçmen krizinden Türkiye’ye maddi destek sağlayarak kaçabileceğini düşünen Avrupa için tehlike çanları bu sefer de Belarus üzerinden çaldı. Avrupa’nın yaptırımlarla dize getirebileceğini sandığı Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko, Polonya üzerinden AB’ye tavır aldı. AB de buna karşılık olarak Belarus’a daha fazla yaptırım uygulamaya karar verdi. Lukaşenko buna da tepkisiz kalmayarak Avrupa’yı doğalgazı kesmekle tehdit etti.

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, krizden yakın tarihte Belarus ile kritik bir “birlik” anlaşması onaylamış olan Rusya’yı sorumlu tuttu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise bu meseleyle ülkesinin hiçbir ilgisinin olmadığını, krizin sorumlusunun doğrudan Batı olduğunu ifade etti. Avrupa, en büyük doğalgaz tedarikçisi Rusya’ya karşı böyle bir enerji krizi döneminde tabii ki sesini yükseltemedi.

En beklenmedik gelişme ise, Avrupa’nın ne yapıp edip Türkiye’yi bu meselede de günah keçisi tayin etmesi oldu. Defalarca Avrupa'nın en iyi hava yolu şirketi seçilmiş Türk Hava Yolları, Belarus’a düzensiz göçmen taşımakla suçlandı. Yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalan THY, suçlamaları yalanlayarak, Belarus'a uçuşlarda diplomatik pasaport veya oturum izni bulunanlar dışında, Irak, Suriye, Yemen vatandaşlarını kabul etmeyeceğini de açıkladı.

Aslında bu satranç oyununda, Avrupa, Türkiye hamlesini boşuna yapmamıştı. Polonya, Türkiye’den SİHA satın alan ilk AB ve NATO ülkesi. Ayrıca son zamanlarda, Polonya'nın AB'den ayrılması meselesi (Polexit) de Avrupa gündeminde. Böyle bir ortamda, AB, Polonya’ya şöyle bir gözdağı mesajı da vermiş oldu: “Bak yine bize muhtaçsın. Bizi terk edersen, yanı başındaki Belarus ve hele hele Türkiye ve Rusya sana neler neler yapar.”

AB bir kez daha göçmen krizinden yaptırım tehditleriyle sıyrılmaya çalışırken, olan yine kışın soğuğunda bekleyen kadınlı çocuklu binlerce göçmene oluyor. Aşırı sağcı Fransız siyasetçi Julien Odoul’un bir gazetecinin göçmenler hakkında “Dikenli tellerin ardında donarak ölmelerine göz mü yumalım?” sorusuna, “Elbette, yani kesinlikle evet” tarzında verdiği cevap, “medeni” Avrupa’nın “insan hakları” konusundaki gerçeğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Ama bütün kibriyle dünyaya yön ve ders veren Avrupa bilmiyor ki ölümsüz sanılan o büyük kahraman Aşil bile en nihayetinde Truva Savaşı’nda Paris’in sol topuğuna attığı bir okla öldü...