1980 askerî darbesinden sonra altı yıl gibi kısa bir süre başbakan olarak Türkiye’yi yöneten Turgut Özal, Türkiye’ye “çağ atlattığını” söylerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 23 yıllık iktidarında yaptıklarıyla Türkiye’yi âdeta çağdan çağa atlatıyor. Erdoğan’ın Türkiye’ye kaç çağ atlattığını sizin takdirinize bırakıyorum.
Erdoğan’ın Türkiye’yi küresel bir güç yapan yatırım ve hizmetleri saymakla, anlatmakla bitmez. Ama Erdoğan, Türkiye’yi küresel güç yapan 23 yıllık iktidarının en büyük eseri olarak bunlardan hiçbirini görmüyor. “Terörden arındırılmış bir Türkiye en büyük eserimiz olacak.” diyerek 40 yıldır Türkiye’nin başına bela olmuş terörden ülkeyi kurtarmayı en büyük eseri olarak görüyor.
Erdoğan, iktidara geldiğinde terör örgütü Güneydoğu’daki illerimizde yolları kesip kimlik kontrolü yapıyor, şehir merkezlerinde karakol basıyordu. 2002’den 2025’e kadar geçen sürede Erdoğan da Türkiye de terör karşısında maddi/manevi çok bedel ödedi. Ama terörü Türkiye sınırları dışına çıkarmayı başardı.
Şimdi terörün bitmesi için önemli bir süreçten geçiliyor. Terörü Türkiye’nin başına musallat eden CHP ve Kemalistler gibi çevreler süreci sabote etmek için boş durmuyorlar. Barış düşmanlarına, terör destekçilerine, silah severlere karşı; Türkiye sevdalılarının, Türk/Kürt kardeşliğinin yılmaz savunucularının sesi daha gür çıkmalı. Halk olarak barışı inşa etmek, kardeşliğimizi korumak için şimdi seferber olma zamanı.
Halkımız, terörün devam etmesini isteyenlerin provokasyon ve algı operasyonlarına karşı dikkatli olmalı; Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan dışında yapılan açıklamaları dikkate almamalı. Bu sürece halkın vereceği destek hayati öneme sahip.
Terörün bitmesi için tarafların adım atması on yılları almaktadır. Türkiye, en son 2014’te çözüm süreciyle bu adımı atmıştı. Başarısız olan süreç aradan 11 yıl geçtikten sonra yeniden deneniyor. Yani “Terörsüz Türkiye” sürecinin başarıyla sonuçlanması için devlet üzerine düşeni yapıyorken halk da üzerine düşeni yapmalıdır.
Türkiye’nin, halkımızın, Türklerin ve Kürtlerin kaybedeceği bir 10 yılı daha yok!
Çözüm tarafları olan Öcalan, Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen mesajlar buna dikkat çekiyor. Halka âdeta “barış için seferberlik çağrısı” yapılıyor.
Öcalan; “Kardeşler kavga eder ama biri diğerisiz olmaz. Bu ilişkileri bozan tuzakları, mayınları tek tek temizliyoruz; bozulan yolları, köprüleri onarıyoruz.” derken halk desteğinin önemine dikkat çekiyor.
Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın gözünüz kulağınız Erdoğan ve Bahçeli’nin açıklamalarında olsun.
“Provokasyon ortamının tahrik ve tahkimine, sudan sebeplerden dolayı yeşerecek alınganlıklara ve yanlış anlamalara fırsat verilmemelidir. Siyasi ve ideolojik çıkar hesaplarına itibar edilmemesi, sağduyu ve aklıselimin çizgisinden sapılmaması hayati değer ve önemdedir.” “Terörsüz Türkiye” sürecini başlatan Bahçeli’nin bu uyarısını umarım tüm taraflar ve halkımız doğru anlamıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti yöneticileri ve milletvekillerinin süreci halka anlatmaları, şehit ve gazi aileleriyle bir araya gelerek onları incitecek hiçbir şey yapılmayacağını anlatma talimatı verdiğini biliyoruz.
DEM Parti, seçmenlerine “Bizler de ziyaretlerimizde süreci anlatacak, ortak vatan vurgusu yapacağız.” diyerek barış seferberliğine yapacağı katkıyı ilan ediyor.
Terör sorununu çözmenin ne kadar önemli olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri özetliyor; “Coğrafya ve tarih; Türk, Kürt ve Arap’ı çözülmez, dağılmaz şekilde birbirine sıkıca bağlamıştır. Malazgirt, Türk, Kürt, Arap’ın ortak zaferidir. Çaldıran, Türk, Kürt, Arap’ın ortak zaferidir. Ridaniye, Kudüs’ün fethi, İstanbul’un fethi, daha nicesi ortak zaferimizdir. Biz bu coğrafyada ittifak yapınca büyüdük, güçlendik, cihana hükmettik. Ancak dağılınca hep beraber fetreti yaşadık. Birbirimize düştüğümüzde zayıfladık, geriledik, çok büyük acılar yaşadık.”
Görüldüğü gibi sürecin siyasi tarafları çözüm için seferberlik hâlinde. Şimdi sıra aynı seferberliğe halkımızın destek vermesinde.