Soruyu, kadın üzerinden kurgulamak benim tercihim değildi. Konu ne yazık ki kadın üzerinden tartışılıyor.

Uzunca bir dönemdir sosyal medyada bazı tartışmalar süregidiyor. Bu tartışmaların malzemesi kimi zaman cipe binmiş başörtülü bir modacı, kimi zaman villada oturan başörtülü bir aşçı veya köşkte bebeğinin mevlidini yapan başörtülü bir fenomen oluyor.

Muhafazakârlar bu süreçte israf kavramı üzerinden dini bakış açısı ile mahallelerine dönük, iç muhasebe yapmaya çalışırken, sekülerlerin yine aynı argümanlarla bu kesime yüklenmesi; tek kelime ile garip. Tepki, aynı fakat kesimlerin niyetleri ve bu tartışmalardan murat ettikleri çok farklı. Dolayısıyla sekülerlerin, dindarların ağzıyla konuşmasını ve amaçlarını irdelemekte fayda var.

Konu biraz karışık. Biz neyi tartışıyoruz? Neden tartışıyoruz? Bu tartışmadan kim neyi amaçlıyor?

Peşinen söyleyeyim; dertten derde fark var. Bu tartışmalar üzerinden muhafazakârlar; Müslüman kimlik adına nitelik değerlendirmesi yaparken, sekülerler; yaşanan süreçteki güç kaybı ve zenginlik erozyonu adına kaygılanıyor.

DİNDARLARIN DİNDARLARA ELEŞTİRİLERİ

*Muhafazakârlar gösteriş veya israf gibi kavramlar üzerinden dindarlara “Daha İslami bir yaşantı adına doğru yolda mıyız?” sorusunu soruyor.

*İkinci soruda; Muhafazakâr kadının ‘görsellik’ perspektifinden öne çıkmasına eleştiri getiriyor, dindarların ‘özel hayatı ifşa ve mahremiyet’ konularına dair “sosyal medya kullanımında sorunlu alanlar var” diyor.

DİNDARLIK, ZENGİNLİK VE İLKELER

*Öncelikle en temele koymamız gereken bilgiyi belirtelim. İslam’da zenginlik haram değildir. Zengin olma özelliği ile öne çıkan peygamber Hz. Süleyman’ın hikâyesi dilden dile anlatılır. Dindarlar kazancın helal olup olmamasına odaklanır. Kazancın kaynağı haram ise bu durum müminin gazabını çekecek bir unsurdur fakat özet olarak Müslüman zenginliği kınamaz.

*Muhafazakârların sosyal medyadan kendi mahallelerine yönelttiği eleştirilerin yeri, doğru mecra mıdır? Tartışılması gerekir. Daha iyi Müslüman olma yolundaki yaşam tarzına dair öğütlerin, eleştirilerin, eğitim yerinin adresinin sosyal medya değil yuvalarımız, STK çalışmaları ve okullar olduğunu düşünüyorum.

SEKÜLERLERİN ELEŞTİRİLERİ

*Sosyal medyadaki paylaşımlara baktığımızda; Sekülerler dindarların argümanları üzerinden muhafazakâr kadını vurmaya çalışıyor. Yeni olan şey; Seküler kesimin başörtülü kadını beğenmeme halini dini jargonla ifade etmesidir. Burada ciddi bir sapma var. Bir seküler vatandaş, Müslüman bir hanımefendinin makyajını tartışmaya açması, kıyafetini eleştirmesi hukuk ve normlar açısından baktığımızda kişilik haklarına aykırı bir durumdur.

Sekülerlerle dindarların arasında sadece ‘hukuk devleti’ üzerinden helallik-haramlık değil sadece meşruluk tartışması yapılabilir.

Dolayısıyla seküler camianın dindar kadınları eleştirmesi haddi değildir.

SEKÜLER CAMİA VE “ASIL MESELE”

Sekülerlerin asıl meselesinin ne olduğunu biz çok iyi biliyoruz.

Müslüman kadının cipe binmesinden, büyük evlerde oturmasından, sosyal medyada iyi kıyafetlerle daha görünür olmasından, yüz binlerce beğeni almasından rahatsızlar.

Kamuda, iş hayatında başörtülü kadının varlığını eleştiremeyenlerin gücü ancak ve şimdilik sosyal medyaya yetiyor.

DİNDARLAR GERÇEK BİR ZENGİNLEŞME YAŞADI MI?

AK Parti döneminde Anadolu Kaplanları veya Yeşil Sermaye denilen kesimin büyüme rakamları, Koç’un veya Boyner’in büyüme rakamlarından çok daha az. Evet büyüdüler fakat bu büyüme ‘rejimin zenginleri’ni geçecek düzeyde değil. Rejimin zengin ettiği kesim ki buna ‘distribütör zenginleri’ de diyebiliriz, bu kesim hala ülke pastasından en büyük payı alan kesimdir. Kaygıları bu pastanın daralması üzerinedir. Muhafazakârlar ise bu kaygıyı fark etmeden ciddi anlamda oyuna geliyorlar.