Türkiye’nin ayağındaki 50 yıllık pranga sökülüyor. Söküm işleminin bir aşamada, birkaç aşamada, sorunsuz, sıkıntısız, zorlanmadan tamamlanmasını beklemek saflık olur.

Bu süreçte, Ekim 2024’den bu yana, yeterince güven sağlayan gelişme yaşandı. Nice zorluklar atlatıldı.

Açık yüreklilikle ve cesaretle dile getirebiliriz: Süreci bugüne getirenlerin bundan sonrasında da salimen götüreceklerine güvenmemek için bir sebebimiz yok.

***

26 EKİM PAZAR

Alışkanlıkla PKK denilse de ‘Barış ve Demokratik Toplum Grubu’ adına yapılan açıklamada, ‘PKK’nın kendisini feshettiği 12. Kongre kararlarına bağlı olduğu’ ifade edildi. Örgüt, iyi niyetini bir kez daha açık etti. Çözüm yolundaki iradesinin devam ettiğini yeniden gösterdi.

Bence asıl kritik olan, ‘Türkiye sınırları içinde ‘çatışma riski oluşturan ve olası provokasyonlara açık’ tüm güçlerini medya savunma alanlarına geri çekme işlemini gerçekleştirdiklerini açıklaması’ idi. Böylece örgüt, “uzak da olsa çatışma risklerini ve provokasyon olasılıklarını ortadan kaldırıyoruz” demiş oldu.

*

İKİ SAKİLLİK

Pazar günkü yaşananda ve onun haberleştirilmesinde iki sakillik gördüm.

Örgütün, kendisini feshetse de halen ayakta olduğunu, silahı bırakıyor olsa da gücünün yerinde olduğunu göstermeye çabalaması anlamına gelebilecek ifadeleri geçiyorum.

Birincisi; görüntülerle söylenenler birbiriyle uyuşmuyordu. Başka bir deyişle: görüntüler söylenenleri desteklemiyor, duyduklarımızla gördüklerimiz birbiriyle tam uyuşmuyordu. Silah görüntüye hiç girmeyebilirdi.

İkincisi; açıklamanın başlığı “Türkiye’den çekiliyoruz” ya da “PKK Türkiye’den çekiliyor” olmamalıydı. “Çatışma ve provokasyon risklerini ortadan kaldırıyoruz” başlığı, içeriği daha iyi göstermesi açısından daha uygun düşerdi.

Bunlara rağmen; doğru yönde bir adım, iyi bir gelişme.

*

İYİMSERLİĞİN TONLARI

‘Coşkulu iyimserlik’, ‘gayretli iyimserlik’ duygularını en tepeye yazıyorum. Onların hemen atında, geniş bir düzlük olarak ‘ihtiyatlı iyimserlik’. İyimserliğin davetkâr kapısından giriyorsunuz. Gördüklerinizi, okuduklarınızı, duyduklarınızı hayra yoruyorsunuz ki; zaten doğal olarak öyle yapmak gerekiyor. Orayı yuvanız belleseniz de kendinizi, daha rahat hissettiren ihtiyat payını elden bırakmıyorsunuz. Tedbirlisiniz. Kendinize ve çevrenize “Aman dikkatimizi dağıtmayalım” uyarısı yapıyorsunuz. ‘Henüz tam değil’ garanticiliğini bırakmıyorsunuz. Durduğunuz yerden ayrılmasanız da üzerinizde bir çekingenlik var. Umudunuzu şüphelerinize ezdirmiyorsunuz. İşte orası ‘ihtiyatlı iyimserlik’ basamağı. Anlaşılabilir, kabul edilebilir bir hâl.

En altta: ‘sebepsiz iyimserlik’ duruyor. “Hiçbir sebebim yok ancak yine de iyimserim” hâli. “Hiç olmazsa olumsuzluk yaymayayım” aralığı olarak da konumlayabiliriz.

*

İŞTE BAK YÜRÜYOR

Bunca yıl, terörle üzülürken, tarifsiz acılar çekerken, ona inat biriken umut; beni, seni, hepimizi orada, o ‘iyimserlik’ basamağında tutuyor olmalı. Bırakalım, o umut teslim alsın bizi; yoksa uzak geleceğe değil, yarına dahi bakamayız. Bakmak bir yana yönümüzü bile dönemeyiz. İşte bak yürüyor çözüm, işte bak yol kısaldı.

Bugünler için iyimserliğin bir rengine bürünmek, en asgarisinden bir vatan görevi kabul edilmeli.