Kıbrıs’ta Kilise denilinceakla ilk önce başpiskoposluk gelir. Adadaki Ortodoksların ilk ve en güçlü dinikurumu olan başpiskoposluğun tarihten günümüze ulaşan dini, siyasi, sosyal veiktisadi gücü bulunmaktadır. Öyle kiadadaki Ortodoks nüfus, varlığını ve siyasi bir kimlik kazanmasını bu kurumaborçludur.

Osmanlı hâkimiyetinden bağımsızKıbrıs Cumhuriyeti’ne geçen evrede, Kıbrıs Başpiskoposluğu Ortodoks nüfusunresmi temsilciliğini ifa eden tek kurumdu. Bu yüzden Başpiskopos MakariosCumhurbaşkanı olduğu yıllarda, hiçbir zaman dini kıyafetlerini üzerindenatmadı. Çünkü o aynı zamanda kilisenin başı sıfatıyla adanın Ortodoks halkınıtemsil ediyordu ve bu tarihi bir hakkındevamıydı. Tabi işin bir de siyasi yönü vardı. Uluslararası politikanınçalkantılı ortamında Kıbrıs’taki devlet yapılanmasının akıbeti henüz netlikkazanmamıştı. 1960 yılında kurulan devlet, Kıbrıs’taki Ortodoksları, doğalolarak Rumları, temsil kudretine erişip kurumsallaşınca, Kilise de tarihi temsilmisyonunu tamamlamış oldu. Ancak yine de Ulusal Konsey’in doğal üyesikonumundaki Kilisenin, Güney Kıbrıs’taetkin bir siyasi güce sahip olduğu, inkâr edilemez bir olgudur.

Ortodoks Başpiskoposluğutıpkı Rum Yönetimi gibi adanın tamamında yetkili tek kurum olarak kendinigörüyor. Buna istinaden adanın kuzeyindeki dini oluşumları ve dini ayinleri deyakından takip ediyor. Ayrıca kendisinin haricinde hiçbir Ortodoks kilisesininkuzeyde kurulmasına, dini ayinler yapmasına veya herhangi bir cemaatoluşturmasına, elindeki yetkiler ve imkânlar dâhilinde müsaade etmiyor. Çünkü böyle bir vaziyet hem kilisenin tekvücutta topladığı otoritesini tehdit eder hem de Kuzey Kıbrıs’a meşruiyetkazandırır.

Kuzey Kıbrıs’ta Rum OrtodoksBaşpiskoposluğuna ait kiliseler bulunmasına rağmen bunlar üzerindeki etkisisözden ibarettir. Başpiskoposluğun, kuzeydeki kiliseler ve dini mekânlarüzerinde icrai bir yetki kullanabilmesi, KKTC’nin iznine tabidir. Dolayısıylaortada görünür şekilde dini bir otorite boşluğu söz konusudur. İşte bu otorite boşluğunu Rusların doldurmaniyetine girdiği görülüyor. Hatırlanacağı üzere, “Büyük Güçler ve Kıbrıs”adlı yazımda Kuzey Kıbrıs’ta Rusların artan gücünden ve nüfusundanbahsetmiştim.    

Kuzey Kıbrıs’ta RusKilisesine bağlı cemaatler oluşturulması Rumların siyasi ve dini temsilcileriniziyadesiyle rahatsız eder. Her ne kadar Rus yetkililer Kuzey Kıbrıs’ta ayinlerigerçekleştiren Rus papazın Rus Ortodoks Patrikliğine bağlı bir din adamıolmadığını resmi düzeyde açıklamış olsa da, bu açıklamalar Rum yetkililerinyüreğini soğutmaya yetmedi. Kıbrıs Rum Başpiskoposu II. Hrisostomos’a göre butehlikenin tamamen ortadan kalkması için Girne’dekikilisenin ibadete kapatılması ve adanın kuzeyinde yaşayan tüm RuslarınKuzey Kıbrıs’tan ayrılması gerekiyor.

Kıbrıs OrtodoksBaşpiskoposluğunun Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlık kararına destekçıktığı göz önüne alındığında, Rusya’nın bu desteğe karşı bir misilleme içerisinde olduğudüşünülebilir. Rusya kanadından basına yansıyan resmi açıklamalar, KıbrısOrtodoks Kilisesi’nin yargı ve yetki alanına saygı gösterildiğini, bu nedenleKuzey Kıbrıs’ta faaliyet gösteren Ortodoks Kilisesi’nin, Rus Ortodoks Kilisesiile hiçbir bağının olmadığını açıkça ifade etse de fiili durumun yarattığı kavganın büyüyerek devam edeceği ortadadır.