Bir hafta sonra tamı tamına iki aylık sürenin geçtiği bir deprem döneminden geçen ülkemizde zamanın hızla aktığına şahit oluyoruz.

Geçen zamanla kamuoyunda bu deprem felaketini canlı tutma zorunluluğumuz var, bu ülkenin vatandaşları olarak.

Çünkü orada hayat, her şeyi ile devam ediyor ve insanlarımızın ihtiyaçları da devam ediyor.

Oradaki depremzede vatandaşlarımıza herhangi bir çıkar ile yaklaşılması insanlıktan uzak olan hareketlerin en büyüğüdür kanımca.

Anlayış, sevgi, hoşgörü ve empati ile yaklaşılmalı, depremi bizatihi yaşayan tüm vatandaşlarımıza.

Bu millet birlik ve beraberlik ruhuyla bu zamana kadar birçok şeyin üstesinden gelmiş bir millet olarak bu felaketin ortaya çıkardığı zararları da hızlı bir şekilde saracaktır.

Ama bu noktadaki zararın boyutunu iyi bilerek hareket edildiği konumda biz yaraları çok daha hızlı sarabiliriz.

Yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucunda tarım ve hayvancılık alanlarında bölgedeki zararın boyutu 24 milyar TL civarındadır.

İmalat yapılan sektörlerin tamamı, turizmle ilgili olan tüm hizmet sağlayan tesislerle tarımsal alanların ve şirketlerin tümü ve gerek sulamaya gerekse de kullanıma ait suların biriktiği göletlerle barajların zarar görmesinden dolayı katlanılması zorunlu olan maliyetin toplamı yaklaşık 181 milyar TL olarak hesaplanmaktadır.

Buradaki rakam özel kurum ve kuruluşların yaptıkları çalışmalar sonucunda bulunmuş olan toplam rakamdır.

Saydıklarımız dışında kalan tüm yıkımların ortaya çıkarmış olduğu zararın toplam boyutunun 2 trilyon TL olduğu tahmin edilmektedir.

2023 için hazırlanan bütçenin toplam büyüklüğünün 4.4 trilyon TL olmasından dolayı bütçenin yaklaşık yüzde 44’lük gibi büyük bir bölümünü kapsayan bir rakamdan bahsediyoruz ki bu durum gerçekten ne kadar çok çalışılması gerekliliğini gözler önüne seriyor.

Hatta çok çalışmanın yanında verimli çalışmak katma değeri yüksek çalışmak gerekiyor.

Bölgede yıkımdan etkilenen işletmelerin büyük çoğunluğu küçük ve orta boy işletmelerden oluştuğu için bu büyüklükteki işletmelere dönük çok ama çok özellikli ekonomi politikalarının bir an önce uygulamaya konması tarihi bir zorunluluktur.

Neden tarihi bir sorumluluk çünkü yaşanan bu büyük felaket asrın felaketi olarak kayıtlara geçmiştir.

En büyük yıkımın gerçekleştiği Hatay’da daha işletmeler açısından zararın ne boyutta olduğu önümüzdeki hafta açıklanmaya çalışılacaktır.

Tabii ki böyle bir yıkım sonrasında sağlıklı verilerin alınabilmesi de kolay olmamaktadır.

Hasar tespiti yapılırken bilimsel verilerden özgür bir şekilde yararlanılmalı ve hasarın bölgeye verdiği zararın tüm boyutları bütün yönleriyle açıklanmalıdır.

Kapasite kullanım oranlarının 31 ay sonra yani 2020 yılının ağustos ayından bu yana en düşük düzeye gelmesinde depremin etkisi son derece büyüktür.

Etki zamanla yayılacağı için belki düzey daha da gerileyebilecektir. Bu bilinçle hareket edildiğinde bazı olumsuzlukların önüne geçmek mümkün hale gelebilir.

Sorunların bu büyüklükte olduğunun bilinciyle enflasyonla mücadelede de doğru ekonomi politikalarıyla hareket etmeliyiz.

Cari ve bütçe açıklarımızı doğru okumalarla tespit etmeli ve tespitimize uygun para politikalarını geliştirmeliyiz.

Realitelerle hareket ettiğimizde sorunları hızla ve sürdürülebilir şekilde çözebildiğimizi göreceğiz.