Değerli dostlar, değerli okuyucular,

Bu haftaki yazımda Terörsüz Türkiye projesini ve Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine şaşırtıcı desteğini kaleme alacağım.

Sayın Bahçeli bildiğiniz üzere, siyasi kariyerini riske atacağını bile bile, gövdesini ortaya atıp Terörsüz Türkiye projesini gündeme getirdi.

Amaç çok açık; içerde birlik ve beraberliği sağlamak, Türkiye’de terörü bitirmek.

Bahçeli, “Bu bir müzakere değil, kayıtsız şartsız silah bırakma çağrısıdır” dedi.

Eyvallah.

Ülkemizde kimse terör istemez.

İster istemez sorduk; bu nasıl olacak diye…

Malumunuz üzere, PKK Türkiye’den toprak koparıp güneyimizde bir PKK terör devleti kurmak istiyor.

Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan açıkladılar.

Anayasanın ilk 3 maddesi, 42. ve 66. maddeleri değişmeyecek, ulus devlet yapımız değişmeyecek, eyalet sistemine geçilmeyecek, kayıtsız şartsız terör bitecek, PKK silah bırakacak dediler…

Biz vatandaşlar tekrar sorduk;

PKK destekçilerine ne vadediyoruz?

Dediler ki; biz ülkemizin bölünmemesini istiyoruz. ABD ve İsrail sömürgesi olmamalarını, Irak, Libya, Suriye halklarının başına gelenleri yaşamamalarını, kardeş millet olan biz Türklerle barış ve kardeşlik içinde tek vücut olarak yaşamayı vadediyoruz.

Gayet güzel.

Biz de bu koşullarda vatandaşlar olarak Terörsüz Türkiye projesine tam destek veriyoruz.

Peki, bu proje şu anda her kesim tarafından destek görüyor mu?

Hayır!

Sebeplerini tek tek yazacağım.

Teröristbaşı Apo’ya ‘kurucu önder’ olarak hitap edilmesi, Meclis’te konuşmaya davet edilmesi birinci etken.

Terörsüz Türkiye projesinin açık ve net bir şekilde topluma yeterince, ikna olacakları şekilde anlatılmaması ikinci sebep.

Fakat en önemli sebep, DEM’li bazı siyasetçilerin provokasyon dolu açıklamaları. Pervin Buldan, teröristbaşından mesaj getirirse, Gülistan Koçyiğit “Biji serok Apo” sloganı atarsa; Sırrı Sakık, imalı sözlerle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ederse kusura bakmayın ama bu proje ölü doğar!

Bu ülkede terör bitmez!

Altını çizerek söylüyorum…

Bu proje hayata geçmezse bunun en önemli sebebi DEM’in sorumsuz, kinci, terörden beslenen ve menfaat edinen bazı siyasetçileridir!

Bahçeli, sizlere bir daha hiçbir zaman bulamayacağınız fırsatı sundu, tüm siyasi kariyerini ortaya koydu ama sizler (DEM’liler) tıpkı çözüm sürecinde Erdoğan’ın tüm iyi niyetini suistimal ettiğiniz gibi, şu anda da Bahçeli’nin tüm iyi niyetini suistimal ediyorsunuz!

Hatırlatmak isterim ki devletin bu süreci sonlandırma kapasitesi mevcuttur!

Bu bir taviz, bir geri çekilme, sinme veya çaresizlik değildir!

Bu devletin şefkatli, affedici, baba yüzüdür.

Fakat devletin demir yumruğu her zaman masanın altındadır!

Türkiye Cumhuriyeti devleti ASALA terör örgütünü nasıl bitirdiyse, bedeli ne olursa olsun; süresi ne kadar uzarsa uzasın yüzbinlerce daha şehit verme pahasına, arkanızda ABD, İsrail, AB vesaire, kim varsa topunuzla, tüfeğinizle, ejderhanızla, kimle olursanız olun PKK’nın soyunu sopunu kurutmaya muktedirdir!

Ancak!

Devlet, içinizdeki bazı gafiller yüzünden kardeş olduğumuz bir millet ile aramızın açılmasına izin vermiyor; bunun için kurucu ayarlarla oynamadan, gerekeni yapmaya gayret ediyor!

Olay bundan ibarettir!

Bu sebeple şahsım da dâhil olmak üzere, Bahçeli’ye ve Erdoğan’a Terörsüz Türkiye projesinde destek veriyoruz. Bunu yazılarımda, çıktığım televizyon programlarında aktarıyorum.

Bahçeli’nin en az bizler kadar vatansever, bizler kadar milliyetçi olduğunu biliyorum ve bunu sorgulamanın kimsenin haddine olmadığını ifade ediyorum.

Bahçeli’den bu yazı vesilesiyle Terörsüz Türkiye için bile olsa, İmralı’daki şahsa ‘kurucu önder’ vesaire dememesini rica ediyorum! Bu rica sadece Doğan Çağlar’ın ricası değil; sizi seven, sayan tüm Türk milliyetçilerinin ricasıdır. Gerekirse araştırın, kamuoyu yoklaması yapın; hak vereceksiniz.

Şahsın bilinen lakabı APO’dur!

Bu lakaptan ne kendisi ne taraftarları ne de Türk milleti rahatsız değildir!

Gayet kısa, net ve anlaşılır bir lakaptır.

Kendisini gayet net bir şekilde ifade etmektedir.

Değerli dostlar, ayrıca yazıyı iki bölüme ayırdım.

Bugünlerde çok dikkatimi çeken bir olay yaşandı.

Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul, ülkemize geldi, Türkiye'nin AB üyeliğine destek verdi.

"Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü" koşullarını hatırlattı ve AB'yi de Türkiye'ye karşı "dürüst" olmaya çağırdı.

Rüya olsa bu kadar şaşırmazdım.

Rusya’ya karşı sıkıştığını hisseden Almanya, meclisinde zorunlu askerlik

yasası çıkarmaya çalıştığı bugünlerde, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna

sahip Türkiye’ye geliyor ve AB üyeliğimize ucu açık destek olacağını ifade

ediyor. Ama Türk milleti bu beklentiden uzaklaşalı uzun zaman oldu; sanırım

farkında değiller.

Olası bir Rusya saldırısı hâlinde ‘Avrupa’yı Türkler korusun’ gibi beyinlerinin

arka planında bir hayal var fakat şu an bunu tam söyleyemiyorlar. Tabii bu durumu

ülkelerinin her yerini LGBT bayrakları ile donatmadan önce düşüneceklerdi.

Türk insanının para için değil; vatanı, dini ve namusu için ölmeye hazır bir millet

olduğunu anlayamıyorlar. Savaş bizim için son çarede gündeme gelir.

Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu ile müttefik olduğu I. Dünya Savaşı’nda

bile İttifak Güçleri ile yaptığı işbirlikleri, Ermeni Tehciri kararını Osmanlı

ordusunu yöneten Alman komutanların vermesi; bunun Türkiye üzerinde

soykırım iddiası ile yıllardır kalması ve bu yazının konusu olmayan birçok

olay…

Bunları da geçelim, Allah aşkına Türkiye’nin aleyhine faaliyet gösteren legal/

illegal hangi örgütün/yapılanmanın Almanya’da merkezi yok. Alman

istihbaratının bu yapıları finanse etmesi de cabası. Bugün PKK’nın en güçlü

olduğu ülkelerden biri Almanya.

Almanya’da Türklük ile ilgili her şey ambargo altında. Almanya Dışişleri

Bakanı, Almanya'da 3 milyondan fazla kişinin "biyografik köklerinin"

Türkiye'ye dayandığını söyledi; yani Türk diyemedi.

Sayın bakana sözüm şudur;

Kurt kışı geçirir, yediği ayazı unutmaz!

Biz yediğimiz ayazı unutmadık sayın bakan!

Değerli dostlar son sözüm malum, değişmez.

Allah vatana, millete zeval vermesin.

Vesselam…