Yazacak o kadar çok acı, o kadar çok dram var ki hangisini yazacağımı şaşırdım. Bir tarafta kaybettiğimiz 35 bin can, yıkılan 10 şehir…

Bir tarafta bu acıları dindirmeye çalışan devlet, canlar kurtarmaya çalışan sivil toplum örgütleri, yaraları sarmaya çalışan milletimiz…

Diğer tarafta halkı devlete karşı kışkırtan, iç çatışma çıkarmaya çalışan alçak siyasi yapılar ve hain yandaşları var karşımızda.

“Acımız büyük. Şimdi onlarla uğraşmaya zamanımız yok” diyen devlet ve milletimizin asil duruşuna saygı duyuyorum. Ancak birilerinin bu alçak provokatörlere karşı bir şeyler söylemesi lazım.

Deprem bölgesi adeta iyi ile kötünün, Hak ile batılın savaş meydanı olmuş!

Okuyucularımın hoşgörüsüne sığınarak bugün o savaşta İslam, devlet ve millet düşmanlarına söyleyeceklerimi yazacak, köpeklerini taşlayacağım.

Bir devlete, bir milletin dinine, siyasi görüşüne; bir AFAD’a, Kızılay’a, bir dinî dernek ve vakıflara alçakça saldırıyorlar!

Devleti yönetenler acılarımızı sarınca elbette bunlara haddini bildirecektir. Ancak bugün vatandaş olarak bizim de bu alçak güruha karşı sesimizi yükseltmemiz gerekiyor!

İyiler ile kötülerin savaşı depremin ilk dakikasında başladı. Cumhurbaşkanı, bakanları, valileri, belediye başkanlarını, kaymakamları, devletin tüm kurumlarını deprem bölgesine gönderirken…

Alçak siyasetin başı Kılıçdaroğlu ilk iş, “Cumhurbaşkanı CHP’li belediye başkanlarını aramadı” yalanıyla kötülüğün ilk kıvılcımını çaktı.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 825 arama, kurtarma, yardım ekibi, yüzlerce araçla sabahın ilk saatlerinde Hatay’a ulaşırken…

Hatay’ı yöneten CHP’li Belediye Başkanı ise ilk iş bağlandığı TV kanalında Hatay’a dışarıdan hiçbir yardım gelmediği yalanını söylüyordu. TV’lere ulaşan Başkan, Sağlık Bakanı’nın kendisini sekiz kez aramasına rağmen telefona cevap vermiyordu. Kriz masasına depremden üç gün sonra uğrayıp kimseden emir almayacağını söyleyip oradan ayrılıyordu.

Erdoğan, devletin başı olarak deprem bölgelerini gezip çalışmaları yerinde yönetirken…

TİP Milletvekili Ahmet Işık, “Bu devlete düşman olmak haktır” diyerek kin ve nefret kusuyor.

AK Parti Adıyaman Milletvekili ve ailesi, Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın birinci derece 11 akrabası enkaz altında can verirken…

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Ankara’da oturduğu sıcacık evinden, “Enkazlardan önce AKP’lileri kurtarıyorlar” diye provokatörlük yapıyordu.

Sanayi Bakanı Mustafa Varank, yorgunluk ve uykusuzluktan canlı yayında göz kapaklarını açamazken…

Deprem bölgesinde Meral Akşener’in peşine takılan FETÖ artıkları, “Devlet bize bakmıyor” diye milleti kışkırtıyordu.

Kahramanmaraş’ta Babacan, Diyarbakır’da Garo Paylan ile provokasyon peşinde koşan zillet ittifakına, “Garo Paylan, devlet bize bakıyor. Sen Diyarbakır’ın çöpü değilsin” diyen Diyarbakırlı amca tüm depremzedelerin sesi oldu.

Devletimiz bu depremin enkazını kaldıracak, milletimizin de yaralarını saracaktır. Milletimiz de bu acı günde bile kötülük peşinde koşan “siyasi enkazı” tarihin çöplüğüne atacaktır!

İyilerle kötülerin, Hak ile batılın savaşı kıyamete kadar sürecek.

Sen hangi taraftasın?