Fetih mevsimindeyiz. Fethin safi coğrafyalara münhasır olduğu zannıyla hükmettiğimiz demlerdeyiz.

Unuttuk sünnetullah ile bize va’z edileni.

Unuttuk, Tebük’ten dönerken Resulullah’ın “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” dediğini…

Halbuki o bize; “Hakiki mücahid nefsine karşı cihad eden kimsedir”de demişti. Biz cihadı savaşmaktan ülke sınırlarını genişletmekten ibaret sandık. Ve yanıldık!

Akıl tutulmasının yaşandığı demlerdeyiz şimdi… Türlü entrikalar sadece yönetim biçimimizi ve sosyal hayatımızı etkilemiyor, ruhlarımızı da ipotekliyor.

Hani kardeştik biz? Birliğimiz gücümüz olacaktı, mazimizde olduğu gibi…

Vatan bölünmezliği, millet birliği ile yanyana birbirimizi incitmeden durmak öğretilmemiş miydi bize? Şimdi nasıl yelken açacağız yeni fetihlere?

Fethi’de medeniyeti de, dünya Müslümanlardan ezber etmemiş miydi?

Ne oldu da zor açılıyor artık kapılar. Neden bu canım ülkenin halkı inanç, mezhep, siyaset, ticaret alanlarında menfaatperest bölünmeler yaşıyor.

Ya Fettah!

Çünkü biz fethin idrakinden uzağa düştük.

Çünkü biz Fettah ismi şerifinin tecellilerine yeterince teveccüh edemedik.

Çünkü biz büsbütün bir yanılgı ile dışımızdaki fetihlerin takipçisi olduk. Oysa ilk fetih içimizde gerçekleşmeliydi.

Önce kendi nefislerimizin fatihi olup yanyana durmakta azmetmeliydik. Yeni fetihlerin nasıl ve ne durumda bize de bağışlanacağını anlamak için gayretimizi zayıflattık.

Fetih suresini ezberledik fakat fethi müyesser eyleyen El-Fettah olana aşikar olduğumuzu fehmedemedik.

Fetih suresinin ilk ayetinde bahşedilen müjdenin şartları vardı bu şartları pek önemsemedik.

Münafıklara ve inkarcılara karşı dikkat kesilmemiz gerekiyordu, Onlarla “Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” düsturunca saygı çerçevesinde kalmakla yetinmeyip özendik öykündük, ibadetlerimizi terk eyledik.

Fetih Suresi’nin son ayeti kerimesinde “Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.” Buyuruluyor…

“Ya Fettah” diye yakararak kapıları açan makama varışımız nasıldır? Kaçımız düşmana çetin kendi aramızda merhametliyiz?

İşte bu sorularımızın cevabı kalplerimizde gizli.

Yavrularımıza, gençlerimize vereceğimiz emekte, gayrette, ihtimam da saklı.

Hal haline gelmiş bir inanmışlıkla nefsimizin fatihi olup kalbi ve akli fetihlere çıkmalıyız gayrı.

Gayrı ihlasımızı makamlarımızdan ehven bulmalıyız.

Gelecek nesli zemmetmek, sorumsuzlukla, şımarıklıkla yermek yerine, onlara açılacak kapılar için Rabbimizin “Fettah” ismi şerifi ile duaya durmalıyız.

İşte böylesi gayreti söyleyen değil eyleyen olmalı ki açılsın kalp kapıları, yıkılsın Batı/lın yaptırımları!

Fettah ismi şerifini çokça zikrederek tecellilerine mazhar olalım inşallah! Ki, nefsi, akli ve kalbi fetihlerin fatihi olmak nasibimiz olsun! Bu vatan, bu millet inanç kardeşliğimizin destanını yazsın ve dünya bu destandan nasibini alsın!