Rabbim, beni gireceğim yere sıdkla girdir,

çıkacağım yerden sıdkla çıkar;

katından bana yardımcı bir kuvvet ver.

İsra, 80

İnsan, her an bir yere girer bir yerden çıkar. Aynı mekânda kalsa bile bir an’dan çıkar bir sonraki an’a girer. Girdiği her an, girdiği her mekân yeni bir sınamadır. Oraya doğru olarak girecek mi? Doğru olarak girdiyse doğru olarak da çıkacak mı? O mekânda ya da an’da doğrunun yanında mı olacak yanlışın yanında mı? O mekânı/o an’ı sıdka mı şahit tutacak, yoksa yalana mı? Nasıl boyayacak an’ı ve mekânı?

Sadece an ve mekân değildir girdiğimiz ve çıktığımız ‘yer’ler. Birine bir söz söylemek de, en azından sesiyle bir kulağa girmek, sözün anlamıyla da bir dimağa dâhil olmaktır. Yazı yazmak, hitap etmek, seslenmek, bir gönle girme teşebbüsüdür. Satırlara gözünüzü değirdiğiniz anda, bir yabancı içeri buyur ediyorsunuz. Tasavvurunuzda yer verir vermez kelimelerimi, benim niyetimi aklınızın başköşesine oturtuyorsunuz. Bakın, buraya kadar kurduğum cümlelerle aklınıza girdim bile, cümlenin son noktasıyla da aklınızdan çıkacağım. Doğrulukla mı girdim aklınıza? Yanlışlıkla girdiysem siz beni doğrultarak mı gönderirisiniz?

İşte bunlar hep sınama… Hep geliş gidişler. Sadece gövdemle değil, fikrimle de bir yer işgal ediyorum. Gönlünüzdeki bir hacmi doldurmaya aday oluyorum. Duygularınızın odalarında sessizce süzülüyorum. “Hoş geldin!” mi diyorsunuz? Sanki duyuyorum.

Hoş geldiysem-nahoş geldiysem de- ve hoş gitmem için dua edin e mi? Gelişi güzel olsun kelimelerin. Elbet, bu da Allah’ın yardımıyladır. İsra Suresi’nin bize öğrettiği bu. Gelenleri hoş göndermek için, gidenleri de hoş karşılayanlar olsun diye O’nun katından bir yardım ve kuvvet istiyoruz. Doğruyu söylemek, doğrulukla girmek, doğru olmak, doğru kalmak, doğrultmak, doğruya gitmek O’nun doğruyu bildirmesiyledir, O’nun doğruyu ve güzeli bize birlikte sevdirmesi sayesindedir.