Ceren Olğun 4 yaşındaydı,

Mesut Olğun henüz iki yaşında idi o zaman.

Babaları 13 Kasım 2018 tarihinden bu yana yanlarında değil.

(Babaları Piyade Uzman Onbaşı Ünal Olğun, Şırnak’ın Gabar bölgesinde yürütülen terör operasyonunda EYP’nin patlatılması sonucu bu vatan için şehit oldu.)

Ramazan Akkabak’ın hikâyesini okudunuz mu?

Antalya Serik’ten kendisi. Kızı 2003 yılında vefat edince torunu Barış’ı kendi nüfusuna alır. Yetiştirir can parçasından miras olarak kalan torunu Barış’ı.

Tarihler 2 Ağustos 2015’i gösterirken kapı çalar ve o soğuk cümleler dökülür kapıda bekleyenin dudaklarından: “Başımız sağ olsun Barış hakka yürüdü!..”

Dede Ramazan ve eşi Havva’nın dünyaları kararır. Torunları Barış artık kapıdan içeri girip dedesinin ve anneannesinin boynuna sarılmayacaktır.

Çünkü Barış terör örgütü PKK’nın Mardin Midyat saldırısında emaneti sahibine teslim ederek şehit oldu.

Ahmet Furkan Köse’nin annesi, babası ve kız kardeşi eniştesi tarafından öldürülür. Tek akrabası 80 yaşındaki dedesidir. Hastanede tedavi görürken Ahmet Furkan Köse’nin fani dünyadan ayrıldığı haberi verilir.

Ahmet Furkan Köse 4 Ocak 2019 tarihinde Hudut Karakolu’nda nöbet tutarken PKK’lı teröristlerin saldırısı sonucu şehit olur.

7 yaşındaki Emir Kayra amcasının kucağında babası Turgay Topsakaloğlu’na son kez bakarken dudaklarından “Amca babam ölmüş, gömeceklermiş” cümleleri dökülür.

Babası 34 yaşındaki Astsubay Üstçavuş Topsakaloğlu 17 Ekim 2015 tarihinde bu cennet vatan için canını siper ederken şehadete ulaşan vatan evladı idi.

İsimleri çoğaltmak,

Arkada bize bıraktıkları ama bizim hiç hatırlamadığımız çocuklarının hikâyelerini uzatmak,

Her gün yüreğindeki yangını “Vatan sağ olsun” sözleri ile söndürmeye çalışan anaların gözyaşlarını buraya yazmak bir fayda sağlar mı bizlere?

Bu sorunun cevabı sizlerde,

Unuttuk,

Hatırlamıyoruz bile.

Saklamaya, yalana başvurmaya gerek yok. Aklımızın ucundan bile geçmiyor.

Çünkü onlar bizim akrabamız değildi.

Piyade Uzman Onbaşı Ünal Olğun sadece Ceren ve Mesut’un babası idi.

Barış Akkabak anne sevgisinden ırak büyürken o bizim kardeşimiz değildi. Sadece Ramazan ve Havva Akkabak çiftinin torunlarıydı.

Annesi babası ve kız kardeşleri öldürülen biz değildik. Ahmet Furkan Köse’nin ailesiydi. Ve Ahmet Furkan bizim aile bireyimiz olmadığı için onu da unuttuk.

Turgay Topsakaloğlu’nun geride bıraktığı Emir’in dayısı veya amcası olmadığımız için biz Emir’i de hatırlamıyoruz.

İsimleri hatırlamıyor olabiliriz. Bu bir ayıp mıdır?

Bir açıdan evet, şehitlerimizi bilmemiz lazım. Eğer şehitlerimizin adlarını hatırlamıyorsak en azından geride bıraktıklarını zaman zaman aklımıza getirmemiz gerekmez mi?

Bu iki durum yani, şehitlerimizin adını unutmak ve geride bıraktıkları emanetleri hatırlamamak bir şartla telafi edilebilir ancak.

O da;

Niçin şehit olduklarını bilir ve kalbimizin, aklımızın bir köşesine yazarsak ancak bu durumda kendi hatamızı telafi edebiliriz.

Vatan!

Şehit olmalarının tek nedeni bu topraklar için değil miydi?

Bizlerin birliği, dirliği, hürriyeti için canlarını siper etmediler mi kalleşlere.

Onlar bizim şehidimiz,

Yarın bu toprak için canından geçecek olanlarda bizim şehidimiz.

Peki, kim bu yarın şehit olacaklar.

Kim bilir sen veya ben!

Bilemeyiz kimin aile bireyinden birisini hakka uğurlayacağız.

Kısaca…

Hazırlanıyorlar…

Hazırlıklı olmalıyız…

Fani olarak senin benden, benim senden başka kimsem olmadığına göre bir ve diri olmaktan başka seçeneğimiz yok.

Kalın sağlıcakla…