Dünyanın en büyük mobil teknolojileri fuarı (MWC),  Barselona’da iletişim alanında son yeniliklerle kapılarını açtı. 155 ülkeden 1500 standın kurulduğu fuara Türkiye 30 firmayla katıldı. Fuara dünyanın her yerinden yoğun ilgi var. İletişim devleri bu fuarda bir taraftan yeniliklerini tanıtırken diğer taraftan da yatırım bekleyen yeni projelerini müşterilerle buluşturdu.

Bilişim ve iletişim sektöründe çalışanlar “dağınık ve düzensiz” insanlar olarak anılırlar. Ancak fuara gelenlerin büyük çoğunluğu 30’lu yaşlarda şık giyimli insanlardan oluşuyor. Aklıma şu geliyor; arka planda işi yapanları fuara neden getirmezler? Gördüklerimiz firma yöneticileri ve pazarlama elemanlarıdır.

İşin ehli olmayanlar için bu fuar ekranlardan ibaret görünüyor çünkü sunacağınız programlar fiziki bir yer kaplamıyor. Sanal âlemde seyrüsefer edip dünyayı kurtarırsınız hatta uzayın fethine çıkar, avatarlarınızla hayallerinizin sınırlarını zorlarsınız. Sanal, artırılmış gerçeklik gözlüğünü çıkardığınızda kendi gerçeğinizi tekrar anlarsınız. Fuarda en çok dikkat çeken cihazların başında sanal gerçeklik gözlükleri geliyor. Bu gözlükler kaba ve hantal olduğu için uzun soluklu ve kolay bir iş yapmaya engel gibi görünüyor. Belki kısa zamanda kullandığımız normal gözlükler, bu fonksiyonları yerine getirmeye başlayacaktır.

Fuarda çeşitli işler için yapılmış robotlar da hünerlerini sergiliyorlar. Ancak çok sayıda teknik donanıma sahip robotların kısıtlı hareketleri, insan olarak bizim ne kadar büyük bir mucize olduğumuzu da gösteriyor.

İletişim teknolojilerindeki baş döndürücü hız, yeni bir hayat tarzının kapılarını zorluyor. Bir tarafta yeni “icat çıkarma” yarışı diğer tarafta Covid-19 nedeniyle köşeye sıkışmış insanlık, kafa karışıklığını en yüksek seviyede yaşıyor. Geleneksel hayat tarzı bu yeni tehditler karşısında geri adım atarak mevzi kaybediyor. Geleneksel dünyanın hukuk ve ahlak düzeni, yeni icatlar dünyasındaki ilişkilere cevap veremiyor. Maalesef toplum bilimciler, teknik bilimciler kadar hızlı hareket edemiyor. Teknolojinin merkezde olduğu yenidünyayı okumakta yavaş kalıyorlar. Oysa hayatımıza teknoloji nedeniyle giren her yenilik, birçok fırsatı ve tehlikeyi de beraberinde getiriyor.

Bilişim ve iletişim teknolojilerinde neden bu kadar hızlı değişim oluyor, diye yakınmanın hiç kimseye faydası yok. Hayatımızı birçok cephede kolaylaştıran teknolojik gelişmelere kafadan, cepheden karşı olmanın da anlamı ve gereği yok. Teknoloji konusunda yapılan çalışmalar, desteklenmesi gereken işlerdir. Bu yenilikleri kimlerin yaptığı veya arkasında kötü niyetli insanların olup olmayacağı kaygısı, bizi her yeni buluşa karşı cephe almaya sevk etmemelidir. Bu yaklaşımların sonunda “paranoyak” olup kafayı yemekte var. O nedenle temkinli, tedbirli, dikkatli hatta şüpheci olalım ama bunu abartamayalım. Hele kitleleri etkileyen mevkilerde bulunuyorsak daha da dikkatli ve sorumlu hareket etmek gerekir.

Geleneksel medya araçları döneminde “enformasyon bombardımanı” altında olduğumuzu söyler dururduk. Şimdi sadece sosyal medya araçlarından bir tanesi bütün geleneksel medya araçlarından daha fazla enformasyon üretiyor. Buna da “enformasyon kasırgası” ya da “enformasyon tsunamisi” desek abartmış olmayız.  Kasırga veya tsunami önüne kattığı her şeyi yıkıp geçiyor. Tamiri imkânsız yaralar açıyor. Bütün bunlar biz yaşarken oluyor! Daha neler göreceğiz bakalım, bir taraftan heyecanlı diğer tarafta da tedirgin bir bekleyiş içindeyiz…