Ahlak kavramının çok çeşitli uygulama alanları bulunmaktadır. Ahlak, sadece sosyal hayat içerisindeki olumlu davranışlar silsilesi değildir. Anneliğin, babalığın, evlatlığın, yöneticiliğin, esnaflığın da bir ahlakı vardır.

Mesela öğrencilerine karşı dürüst olmak ve onları, hakkını vererek geleceğe hazırlamak öğretmenliğin ahlakıdır. Bir davanın hükme bağlanmasında, hakkı tespit edip adaletle hükmetmek bir hâkimin ahlakıdır. Yolsuzluklara ve usulsüzlüklere karşı bahane üretmeden asayişi sağlayan polisin ahlakı ise bambaşka bir önem arz etmektedir.

Günümüzün en büyük problemi, sosyal ya da ekonomik bozukluklarda her meslek grubunun ya da sorumluluk konumundaki her bireyin; hatayı kendisinde değil de başka kişi ve kurumlarda bulmasıdır. Bir inşaatın yapım aşamasında, bu durumu daha net görmek mümkündür. Duvarcı kalıpçıyı, sıvacı duvarcıyı, fayansçı sıvacıyı, mobilyacı fayansçıyı hatalı görmekte ve kimse inşaatın aksayan yönünün sorumluluğunu almamaktadır.

Bir öğretmenin eğitimle ilgili tüm sorumluluğu eğitim sistemine bağlaması da farklı bir yansıtma olayıdır. Hâlbuki eğitim sistemini uygulayan kişi de öğretmen değil midir? Ya da sağlık sisteminin en önemli paydaşı doktorlar değil midir? Burada, şu durum ortaya çıkmaktadır. Sorumlulukları başkalarına yansıtma yerine, herkes ve her kurum olumsuzluklarda kendi payının olup olmadığını gündem maddelerinin ilk sırasına koymalıdır.

Sahiden herkes düzgünse toplumdaki bu kadar bozukluk neden kaynaklanmaktadır? Herkes işini yapıyorsa sokaklardaki cinayetlerin, madde bağımlılarının, müşteriyi kazıklama peşinde koşmaların, hastaları azarlamanın, ‘bugün git, yarın gel’lerin sorumlusu kimdir?

Geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanlığı bir tebliğ yayımladı ve lokanta, pastane, kafe ve yiyecek içecek hizmeti gören tüm kurumların kapılarına ürünlerin fiyatlarının asılmasını istedi. Bu durum, insanların çok hoşuna gitti. Zira çok acıktığı için bir lokantaya giren vatandaşın mercimek çorbasına 150, bir porsiyon sebze yemeğine 250, et ürünlerinden yapılan yemeklerin porsiyonuna 350 TL ödemek zorunda kalması sıkça rastlanan bir durumdu.

Şu anda bu konuda, esnafların bir mukavemetinin olduğu gözlenmektedir. Çarşıya bir çıkın; restoranları, kafeleri kontrol edin. Ticaret Bakanlığının tebliğinin büyük oranda uygulanmadığını göreceksiniz. Burada vatandaş, ihbarlarıyla üzerine düşeni yapmakta fakat asıl sorumluluk bu uygulamanın takibini ve kontrolünü yapacak kamu görevlerindedir.

Uygulanmayan her yönetmelik, devlete olan güveni zedelemektedir. Aynı zamanda uygulanmayan her kural, kuralsızlıktan beslenen insanları cesaretlendirmektedir. Böyle bir kamu düzeni ise haklının değil, güçlünün etkili olduğu bir devlet anlayışını ortaya çıkarmaktadır.

Özellikle fiyat artışlarının had safhada olduğu son üç-dört yıldır caydırıcı bir tedbirin alındığını söylemek güç. Ülkenin geleceği market zincirlerinin tahakkümüne terk edilmemelidir. Devlet, daha caydırıcı ve sonuç alıcı uygulamalara vakit geçirmeden başlamalıdır.

Özel okul ücretlerinin keyfî artırılması, site aidatlarının kiralarla yarışır hâle gelmesi, basına yansıyan ve kanayan yaralar arasındadır. İnsanımız bazı konularda ivedi kararlar alınmasını beklemektedir. Bu durum, aynı zamanda iş ahlakının da gereğidir. Vesselam.