Gazze'yi işgale yönelik mevcut savaşında İsrail, Hamas'ı ortadan kaldırmak olan birinci askerî hedefinde duvara tosladı.

Gazze'de sayısız askerî başarısızlıkla karşı karşıya kalan İsrail, Filistinliler üzerine ayrım gözetmeyen bombardımanı için küresel destek sağlamakta da oldukça zorlanıyor.

Hamas ise 100 günü aşkın bir süredir devam eden çatışmaların ardından, Gazze'deki İsrail askerî personeline ağır kayıplar verdirerek büyük ölçüde sağlam kaldı.

İsrailli rehineler konusunda da İsrail, askerî hedefini gerçekleştiremedi. 7 Ekim saldırısının bir parçası olarak Hamas tarafından alınan tüm İsrailli rehineleri serbest bıraktırmak konusunda sınıfta kaldı. Tel Aviv’deki İsrail hükûmeti karşıtı gösteriler artarken iktidara yönelik sert eleştirilerin dozu yükseldi.

İsrail'in medya ve halkla ilişkiler alanındaki kayıpları da bugünlerde sıkça gündeme geliyor. Bu gerçek, Jerusalem Post ve Times of Israel'de yazan İsrailli yazarların yanı sıra Washington Post ve Beyaz Saray'daki İsrail sempatizanları tarafından sıkça dile getirilmeye başlandı.

Dünya kamuoyu da hız kesmeyen protestolarına devam ediyor. Batı toplumlarındaki halklar, giderek yükselen bir sesle İsrail'i daha fazla eleştirmeye başladı.

SAKLANAMAYAN SOYKIRIM

İsrail ve işgalin ana sponsoru ABD, medyaya getirdiği sansürün sürdürülemez olduğunun farkında.

Batı'da, tarihsel olarak İsrail'i desteklemiş olan ana akım medya; çoktandır bilgi yayma önceliğini kaybetti. Batı medyası, tarihinde belki ilk defa bu ölçüde bir yalan habercilik eleştirisi alıyor.

Sosyal medya haber tüketiminde de durum, ana akımdan farklı değil.

Yüz milyonlarca Batılı ve özellikle de Batılı gençler; anlık haber almak için TikTok, YouTube, Instagram ve X gibi sosyal medya sitelerine yönelmiş durumda. Bu sosyal medya kullanıcıları, İsrail'in hem Gazze'de hem de Batı Şeria'da masum sivillere uyguladığı katliamı çoğu zaman en kanlı detaylarıyla izledi. Canlı yayında soykırımı izleyen sosyal medya kullanıcıları, bizzat ana kaynaktan haber alma ve bunu anında yayma deneyimi yaşıyor.

Bu türden sosyal medya görüntülerinin saniyeler içinde yaygınlaşması, İsrail'e o kadar zarar verdi ki İsrail hükûmeti TikTok, Facebook ve Instagram'ın sahibi Meta'yı şikâyet ederek binlerce paylaşımın kaldırılmasını istedi. Hepimiz kendi hesaplarımızda Gazze, Filistin, soykırım etiketlerinin nasıl sansüre uğradığını bizzat müşahede ettik.

İsrail'in sansür çabaları başlarda işe yaramış olmalı ki sosyal medyada Filistin yanlısı içeriklere yönelik sistematik sansür yaygınlaşmıştı.

İşgalci İsrail’in reflekse dayalı tüm çabaları gibi bu sansür de ellerinde patlamaya mahkûm olacak.

NE YAPSALAR BOŞ

İsrail, sosyal medyada milyonlarca kez paylaşılan kanlı katliam görseli içeren gönderileri engelledi ancak tamamen yok edemedi. Sosyal medya kullanıcılarının kıvraklığı, bunun önüne geçmeyi başardı. İnovatif yöntemlerle kontur sansür hamlelerini birlikte deneyimledik. Filistin bayrağı kullanamadığımızda karpuz görseli imdada yetişti. Harf silmeyle algoritma tokatlamayı başardık. Kıvrak zekânın sansür savar örneklerini çeşitlendirmek mümkün.

7 Ekim’den bu yana şiddeti artan soykırımında İsrail, yüzde 74’ü çocuk ve kadınlardan oluşan 25 binin üzerindeki sivili katletti. Birçok saldırısında doğrudan sivilleri hedef aldı ve hastaneler, sığınaklar, okullar, evler ve sözde "güvenli yollar" da dâhil olmak üzere sivil altyapıyı vurdu.

Gazetecileri Koruma Komitesi'nin "gazeteciler için en ölümcül dönem" olarak nitelendirdiği bu dönemde öldürülen 100’den fazla gazeteciye ek olarak Birleşmiş Milletler’in 100’ü aşkın çalışanı İsrail tarafından öldürüldü.

“Her şeyi ortadan kaldıracağını” vadeden İsrail kurmayları, tüm dünyanın canlı yayında izlediği ve paylaştığı soykırım eylemleriyle kendi kalesine üst üste gol atmayı başarıyor.

Hâl böyle olunca büyük sponsor ABD’nin, Beyaz Saray’ın da PR’ını bombalayan küçük enişte İsrail’i desteklemeye daha ne kadar devam edecek, bekleyip göreceğiz.