Saadet Partisi’nin AK Parti ile seçim ittifakı yapmasını can-ı gönülden isteyenlerdendim. Tabanları, yöneticileri, parti programları, idealleri, söylemleri, dünya görüşleri bu denli örtüşen iki partinin ittifak yapmasının Türk siyasal yaşamı açısından önemli olacağına inanıyordum. Ayrı dünyaların partileri ile koalisyon yapmaktansa, aynı dünyanın iki partisinin kol kola seçime gitmesinin daha kolay, daha akıllıca ve daha mümkün olduğunu düşünüyordum. Ama olmadı. Her iki parti de ittifak konusunda anlaşamadı. İttifak konusunda Saadet Partisi cephesinde tek yetkili kişi olan Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün açıklamalarına bakılırsa, ittifakın olmamasının tek nedeni Saadet Partisi’ne 20 milletvekili kontenjanı verilmemesi. İttifak konusunda iki parti arasında tüm şartlarda anlaşma sağlandı; ancak AK Parti listesinden seçime girecek Saadet Partili vekil sayısında anlaşma sağlanamadı. Kulis bilgilerine göre; AK Parti, Saadet Partisi’ne 5-6 vekil verilmesi görüşündeydi. Ancak Saadet, seçim sonrasında grup kurabilecek kadar; yani en az 20 vekil istedi. Sayılar arasındaki uçurum nedeniyle anlaşma yattı. İttifakın olmamasının geri planında işte bu matematik hesabı var.

Gelelim sadede… Saadet Partisi’nin 7 Haziran seçimlerindeki oy oranı, Büyük Birlik Partisi ile ittifak yaptığı halde yüzde 2’yi ancak buldu. 1 Kasım’da alacağı oy oranı da bu civarda olacak. Yani yüzde 10’luk barajı aşma olasılığı sıfır. Bırakın 20’yi, 5’i, 1 milletvekili dahi çıkarma şansı yok. Buna rağmen yapılacak bir ittifakta en az 5 Saadet Partili isim yıllar sonra ilk kez Meclis’e girecek ve Saadet Partisi’nin politikasını hasbelkader Meclis kürsüsünden seslendirecekti. Bir anlamda Erbakan Hoca’nın söylemiyle “hayra motor, şerre fren” olacaklardı. Ancak Saadet Partisi bu fırsatı, elinin tersiyle itti. Şimdi seçime tek başına girecek. Sonuç yine hüsran… Harcanacak emeğe, paraya, zamana, heyecana yazık. Ama “biz sonuca bakmayız, Allah yolunda cihat ediyoruz” deniyorsa eğer, o zaman Allah kabul etsin…

Gelelim AK Parti’nin aday listelerine… 7 Haziran seçiminde halkın karşısına çıkan adaylardan birçoğu 1 Kasım’da çizik yedi. Kendi görüşümü başta söyleyeyim; aday listesine bakarak bir partiye oy verilip verilmemesini anlamıyorum. Ülke menfaati söz konusu ise aday listesinde kimin olup olmadığına bakmam, aklıma/ gönlüme uyan partiye oy veririm… Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da fazlasıyla eleştirilen 7 Haziran listesi, tam anlamıyla olmasa bile, değiştirilmiş durumda. Keşke bu değişim makyaj seviyesinde değil de daha köklü olsaydı. Halka sorularak, onların görüşü alınarak listeler yapılsaydı. 3 dönem kuralının kaldırılmış olması da iyi oldu. Lakin partinin ağır toplarının yanı sıra “lüzumsuz” bazı isimlerin de yeniden listeye girmesi, hayra alamet değil. Keşke o isimleri bir daha görmek zorunda kalmasaydık…

Son söz; 7 Haziran’da aday gösterilen şehit Furkan Doğan’ın babası Ahmet Doğan, yazarlar Muhsin Kızılkaya, Hüseyin Yayman, Nihat Nasır, Mustafa Yahya Coşkun gibi isimlerin bu kez listeye girememesine üzüldüm. Bu isimlerin listeye girememesi konusunda inşallah haklı bir neden vardır…