Çanakkale (Gelibolu) savaşlarının 100. yıl dönümü dolayısıyla katıldığı bir televizyon programında kendisine, “Çanakkale geçilemedi de ne oldu!” sorusu yöneltildiğinde verdiği cevap tuhaf karşılanmamalıdır.

İlber hoca, “Bu bakkal kafasıdır. Maalesef halkımızın büyük kısmı zeka kıtlığı olmaması gereken şartlara rağmen ki -çok karışık bir ırk, beslenmesi her zaman için çeşitliydi, coğrafya çok müsait, eğitimin tek düzeliğinden olabilir- futbol seyircisi kadar düşünebiliyor. Küçümsemiyorum, futbol iyi bir sanat. Seyredip tartışmak da olabilir; ama bu kadarla kalırsan çok tehlikeli. ‘Şenol Birol orada penaltıyı aşsalardı kesin gol olurdu abi’ zihniyetiyle bunu getiriyorlar. Bu çok gülünç.” diyor.

Ben, verdiği cevapta geçen “Küçüksemiyorum, futbol iyi bir sanat…” cümlesine taktım; ama önce soru ve cevabın bana düşündürdüklerini ifade edeyim.

Sorunun tahtında müstetir olan küçük köylü tilkiliğini bir kenara bırakırsak, verilen cevabın içindeki zeka parıltılarıyla aydınlanmak lazımdır derim.

‘Bakkal kafası’ diye vurgu yaptığı kafa, Çanakkale’nin askeri açıdan geçilmesine engel olan milletin, süreç içinde takiye ile aldatılarak, siyasi ve kültürel açıdan Çanakkale’yi geçirtip bütün bir Anadolu’yu işgal ettiren ‘çakma halk’ kafası olsa gerek.

‘Zeka kıtlığı olmaması gereken şartlara rağmen’ diyor. (Yani bütün iktidar nimetlerine rağmen demek istiyor) “…coğrafyanın çok müsait olmasına rağmen (yürüyen merdiveni tersinden çıkan kafayı üreten) temel etkenin, beslenmesi çeşitli, çok karışık bir ırk (!) ve tek düze eğitim…”e bağlamak çok eksik kalır.

Bu arada, ‘Bakkal kafası’nı halka yakıştırıyor, millete dediği bir şey yok, diyerek biz de küçük bir köylü tilkiliği yapalım.

Herhalde hoca çok çalışmaktan programa yorgun ve uykusuz çıkmış olmalı. Yoksa ‘futbol iyi bir sanat’ diye dili sürçmezdi. Büyük ihtimalle ‘futbol iyi bir zenaat’ demek istemiştir.

Mehter yürüyüşüyle yürüyen milleti küçümseyen sol entelektüellerimiz düşünürken karganın yürüyüşü gibi düşündüklerini fark etmiyor olsa gerek. Herkesçe malum hikayedir, karganın hem tavuk hem de serçe gibi yürümeye kalkması.

Bizim sol entelektüel de ne kapitalizmin nimetlerinden vazgeçebiliyor ne de ateizmin sağladığı her şeye anarşistçe parmak atma özgürlüğünden.

Öte yandan da acı bir gerçeğe istihza tebessümüyle parmak basmakta: “…orada penaltıyı aşsalardı kesin gol olurdu abi!”

Şimdi attıkları golü çıkar çıkarabilirsen, 100 yıldır uğraşıyoruz çıkarabilmek için.

‘Bakkal kafa’yı muhalefete mahkum ederek bu golü çıkarabilmek için yüz yılda bir kez bir fırsat yakaladık, kaleyi kimseye bırakmayız hoca!