Millet İttifakı nihayet adayını belirledi. Kılıçdaroğlu 14 Mayıs’ta yapılacak seçimde Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın rakibi oldu. Bu “ilkesiz” süreci anlatmama gerek yok. Çünkü dört yıldır her türlü “rezalet” ve “ahlaksızlık” milletin gözü önünde oluyor!

Ben, size Kılıçdaroğlu’nun kendisine destek veren yedi kişiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni nasıl yağmalayacaklarını anlatacağım. Bir yıldır masadaki tüm kavgalar kimin ve hangi partinin kaç koltuk alacağı üzerine olmuştur. Yayınladıkları son bildiri bunun delilidir.

Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse kendisine destek veren beş parti genel başkanı ve iki belediye başkanını Cumhurbaşkanı yardımcısı yapacakmış. Her partiye en az bir bakanlık verecekmiş. Aldıkları oy oranına göre bu bakanlık sayısı artacakmış. Deva ve Gelecek Partisi’ne 20, Saadet’e 10, DP’ye de 4 milletvekilliği verecekmiş…

Kılıçdaroğlu, “6’lı masa” diye başlattığı süreci “Halil İbrahim sofrası” olarak ifade etse de Halil İbrahim sofrasında böyle “bir yağmanın” olmayacağını kendisine hatırlatmayı “İslamî” bir görev olarak görüyorum.

Kılıçdaroğlu’nun “Halil İbrahim sofrası” diyerek üstünü örtmeye çalıştığı “sofra” olsa olsa Tevfik Fikret’in “Han-ı Yağma” şiirindeki “sofracık” olabilir. Gelin hep beraber Dersimli Kemal’in “devleti yağma sofrasına” bakalım!

“HAN-I YAĞMA

Bu SOFRACIK, efendiler –ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor –şu ulusun hayatıdır
Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!
Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz SOFRA sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu SOFRA, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği SOFRA sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz SOFRA sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,
Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,
Bu SOFRA gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz SOFRA sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,
Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz SOFRA sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak;
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü SOFRA sizin;
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!”