Yer altında deprem, yer üstünde siyasi fay hatları hayatımızı kilitledi. Günlük normal hayatımıza dönmekte zorlanıyoruz. Haksız da sayılmayız. Anadolu coğrafyası beşik gibi sallanıyor. Her gün yeni bir şehirden deprem haberleri alıyoruz. Bu acı gerçek karşısında siyasi depremler, âdeta kabak tadı veriyor. Bu yazıda size depremden yani 6 Şubat’tan iki gün önce yağmurlu bir cumartesi günü Topkapı Sarayı’na bir grup arkadaşla yaptığımız ziyareti anlatacağım.

Milli Saraylar Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman, sosyal medya üzerinden haberleştiğimiz bir grubu hafta sonu sarayı görmeye davet etti. Yağmurlu bir şubat günü Bâb-ı Hümâyûn’dan geçerek Alay Meydanı’nda buluştuk. Saraya defalarca gelmeme ve kısa bir belgesel tanıtım film yapmamıza rağmen her gidişte saray hakkında ne kadar az şey bildiğimi fark etmeye başladım. Nitekim bu defa da yine öyle oldu. Bu eksiklik hissinin artması İlhan Kocaman’ın çok sayıda yeni bilgiyi aktarmasından kaynaklandı.

400 yıl boyunca binlerce hatıranın yaşandığı devletin büyüklüğüne göre çağdaşlarından oldukça mütevazı olan sarayda öğrenilecek çok şey var. Dünyaya nizam vermiş Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’nin merkezinde bulunmak insana heyecan veriyor.

Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 1465-1478 yılları arasında yaptırılmış. Her padişah döneminde yeni eklemeler yapılarak büyümüş, 400 yıl Osmanlı Devleti’nin idare merkezi olmuş. Edirne Sarayı’ndan esinlenerek yapılmış. Daha önce Beyazıt’taki "Sarây-ı Atîk-i Âmire" yerine yapılan bu yapıya "Sarây-ı Cedîde Âmire" ismi verilmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise yönetim merkezi Dolmabahçe Sarayı’na taşındı.

Alay Meydanı’nda ilk dikkat çeken bina Aya İrini Kilisesi’dir. Tadilatta olan binada daha önce de çok sayıda konser izlemiştik. Bâb-ı Hümâyûn kapısından geçtikten sonra çınarlı yoldan ikinci kapıdan Bâbüsselâm’a varılır. Biz saray gezisine sağ tarafta bulunan Gülhane Parkı’ndan başladık. Diyeceksiniz ki deniz tarafında bizim bildiğimiz yer ne oluyor? Orası Ağa Vekili Bahçesi imiş.  Ben de yeni öğrendim, Gülhane Parkı’nın gerçek yerini. Hatta Gülhane Hatt-ı Hümayûn burada okunmuş. Gülhane Serîriyat Hastahanesi ise 1898 yılında Sultan II. Abdülhamit Han tarafından kurulmuş. Sarayda ve Gülhane Bahçesi’nde Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız ve ekibi tarafından önemli çalışmalar yapılıyor.

Bâbüsselâm’dan geçerek ikinci avluya girdik. Soğuğa ve yağmura rağmen İlhan Bey heyecan ve konsantrasyonunu bozmadan anlatmaya devam ediyor. Burası Divan Meydanı ya da diğer adıyla Adalet Meydanı’dır. Devletin asıl yönetildiği Dîvân-ı Hümâyûn (Kubbealtı) buradadır. Dîvân, Sadrazamın başkanlığında toplanırken Adalet Kulesi’ne çıkan merdiven boşluğunda bulunan kafesli pencereden sultan, toplantıyı takip eder. Merdivenlerle Adalet Kulesi’ne de çıkmak nasip oldu. Sarayın en yüksek konumu olan sade ve mütevazı bu kuleden saray müştemilatını ve İstanbul’u seyretmek ayrıcalığını böylece yaşadık.

Anlatacak çok şey var ama yerimiz dar. En iyisi siz bir fırsat bulup cihan devleti Osmanlı, nereden nasıl yönetiliyordu diye yolunuzu saraya düşürün. Yönetim oyunlarının çok konuşulduğu bu döneme de ışık tutacak çok bilgi öğreneceksiniz. Yine olağanüstü bir gündem yaşamazsak önümüzdeki hafta sarayı yazmaya devam edeceğim.