Günlük hayatın koşuşturması içinde kendimize ayırdığımız zaman, çoğu zaman listenin en altına düşer. İş, trafik, mesajlar, ödemeler derken “kendine iyi bak” lafı sadece vedalaşmalarda kullanılan bir temenniden ibaret kalır. Oysa kişisel bakım sadece cilt temizliği, saç bakımı veya spor yapmak değil; aynı zamanda psikolojik bir ihtiyaçtır. Bu yazıda, kişisel bakımın sadece dış görünüşle değil, zihinsel sağlıkla nasıl bağlantılı olduğunu ele alacağız.
Kişisel bakım, kişinin kendi ihtiyaçlarını fark etmesi ve buna yönelik bilinçli eylemlerde bulunmasıdır. Yani, sadece krem sürmek ya da duş almakla sınırlı değildir. Bir insanın kendine ayırdığı zaman, aslında benliğine verdiği değerin doğrudan bir göstergesidir. Psikologlara göre, kişisel bakım rutini oluşturmak, kişinin içsel kontrol algısını artırır. Özellikle depresyon ve anksiyete gibi durumlarla baş ederken, küçük ama düzenli bakım adımları büyük fark yaratır.
Sabah uyanınca yüzünü yıkamak, yatmadan önce dişini fırçalamak gibi sıradan eylemler bile, beyine “ben önemsiyorum” mesajı gönderir. Bu, özgüvenin ve öz-değerin temel taşlarından biridir.
Ritüel kelimesi kulağa spiritüel gelebilir, ama burada kast edilen şey oldukça dünyevi: örneğin her sabah kahveni aynı fincanda içmek, her pazartesi saç maskesi yapmak ya da akşamları cilt temizliği sonrası kısa bir meditasyon. Bu tekrar eden davranışlar, zihin için bir tür güven hissi yaratır.
Rutinler, kaotik bir dünyada bireyin kendini güvende hissetmesini sağlar. Bir şeyleri kontrol altında tutabilmek, belirsizlikle başa çıkmanın anahtarıdır. Ve bu da doğrudan mental sağlığa katkı sağlar. Özellikle pandemi süreci sonrası yapılan araştırmalar, kişisel bakım rutinlerini sürdüren bireylerin stresle başa çıkma becerilerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Modern yaşamda sıkça unuttuğumuz bir kavram: özşefkat. Başkalarına anlayışlı ve nazik olmayı biliyoruz ama konu kendimize geldiğinde sert, acımasız ve yargılayıcı olabiliyoruz. Oysa kişisel bakım, kendine karşı nazik olmanın en somut adımıdır.
Yorgun olduğunda uyumak, zihnin bulanıksa yürüyüşe çıkmak, cildin kuruysa nemlendirmek... Bunların hepsi “kendine iyi davranmak” anlamına gelir. Ve özşefkatin pratiğe dökülmüş hâlidir. Unutma, kendini sevmeden başkasını sevmek mümkün değildir.
Ne yazık ki bakım dendiğinde toplumda hâlâ estetik bir algı var. Özellikle kadınlar için bu durum daha da baskıcı. Makyaj yapmamak, saç taramamak ya da parfüm kullanmamak “bakımsızlık” gibi etiketlenebiliyor. Oysa kişisel bakım, başkalarının seni nasıl gördüğüyle değil, senin kendini nasıl hissettiğinle ilgilidir.
Bu yüzden kişisel bakım uygulamaları, estetikten çok fonksiyoneldir. “Kim ne der” diye değil, “ben ne hissediyorum” diye düşünülmelidir. Yani saçını boyatmak istiyorsan boya, istemiyorsan boya… Özgürlük de bir bakımdır.
Tıpkı sevgi dili gibi, herkesin bir bakım dili vardır. Kimi için banyo yapmak meditasyon gibidir, kimi için en büyük kişisel bakım spor salonuna gitmektir. Bazıları içinse kitap okumak, mum yakmak, sessizlikte oturmak…
Bu yüzden popüler bakım trendlerine göre değil, kendi bakım diline göre hareket etmelisin. Trend olan her şey sana iyi gelmeyebilir. Cilt tipine uymayan bir kremi sürmek nasıl zarar veriyorsa, seni yormayan alışkanlıklar edinmek de ruhunu dinlendirir.