Anadolu insanı dediğimiz bir kavram var. Her yerde ve her mekânda tekrar tekrar söylediğimiz… Anadolu mayadır diyorum ben aslında. Ve maya bozulursa süt de yoğurt da bozulur. Tutmaz ve olmaz artık eskisi gibi. Tadı kaçar. Lakin gördüğüm şu ki; Anadolu direniyor. Hem de var gücüyle ve belki de son gücüyle direniyor. Yozlaşmaya, başkalaşmaya, batılılaşmaya direniyor. Kendini inkara ve aslını redde direniyor. Ellerinden hepimizin ihtiyacı olan o samimiyet ve masumiyet alınmasın diye direniyor. Ve bizler onların bu direncinin çoğu vakit farkına varamıyoruz bile.

Ama bunu, o mayayı korumak için çırpınan insanlar var her bir yerinde bu memleketin. Ve iyi ki varlar. Zira onlar olmazsa noksan, eksik ve yarım kalacağız.

Misal, bahsedeyim;

Geçtiğimiz hafta birkaç söyleşi için önce Çorum sonra Samsun’daydım. Her iki şehirle ilgili de anlatacaklarım ve ismini söyleyeceğim dertli insanlar var. Çorum’da Hitit Üniversitesi’nden bir gençlik topluluğu; Bilinçli Gençlik Topluluğu’nun davetiyle bulundum. Önce onlarla sonrasında da Tügva Çorum’da hanım kardeşlerle muhabbet ettik. Sabahında üniversiteli genç kardeşlerimle bir araya geldim. Çok güzel muhabbet oldu. Akademik kadro (yine de sağ olsunlar) orada bulunduğumun bile değillerdi muhtemelen ama genç kardeşlerim aşkla şevkle dinlediler beni.

Özellikle orada benimle ilgilenen, karşılayan getiren götüren üç üniversiteli kardeşimden bahsetmeliyim; Şerif, Cengiz ve Aziz. Bu kardeşler az evvel ismini söylediğim gençlik topluluğuyla yaptıkları kültür işlerinin dışında bir de kendileri henüz öğrenci olmalarına rağmen Çorum’da yetim çocuklara hem maddi hem de manevi destek veriyorlar. “Nereden buluyorsunuz parayı?” diye sordum “Kendi harçlıklarımızdan” dediler. Yanımda arayan bir yetim kızın “Şerif abi çok özledik, bu hafta gelmeyecek misiniz?” dediğini duydum.

Ezcümle Çorum’da üniversiteli genç kardeşlerim hem kültür hem medeniyet etrafına toplanıp gönül alıp gönül veriyor ama sanıyor Çorum onları tanımıyor ve belki haberdar bile değil.

Sonraki Samsun’da bir dizi söyleşim oldu. Samsun’dan da bir güzel adamdan bahsedeyim size. Muharrem Kartancı; bir öğretmen ama dertli bir öğretmen. Yusuf abi (Kaplan) “öğretmenlerimiz ders öğrettikleri kadar dert öğretseler bu kadar derdimiz kalmayacak” demişti. İşte tam öyle bir Yusuf Kaplan takipçisi. Kitaplardan bir dünya kuruyor ama sadece kendi için değil; öğrenciler için. Bir kitap kahve kurmuşlar; Atakum’da Yeniden Diriliş Kitap Kahve. Sırf gençler gelsin, kitapla buluşsun kahvaltı, çay, kahve her şeyin maddi tarafını öğretmenler ve destekçileri karşılıyor. Öğrenciler gelip kitaplarını okuyor, çaylarını kahvelerini içiyor, acıktılarsa yemek yiyor ve gidiyorlar.

Son bir notum da Samsun’a daha evvel birkaç söyleşi için gittiğimde tanıdığım Zahit Köseoğlu hocam için. Değerli, kıymetli bir eğitimci. Bu kez gittiğimde Canik İlçe Milli Eğitim Müdürü olduğunu öğrendim. Kendisini tebrik ediyor, hayırlı hizmetlerine devam etmesini diliyorum.