Trump’ın Suud kralına “Haraç” kesip, saltanat süresini uzattığı ziyaretinden sonra Körfez’de herkesin beklediği ama bu çapta beklemediği kriz cereyan etti. 1973’ten bu yana İsrail’i karşı birleşmek bir kenara dursun “Kınama” refleksinden uzak olan Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri Katar’ı ablukaya aldı. Hem de İsrail’e yenildikleri 6 Gün Savaşları’nın 50. yıl dönümünde. Gerekçeleri neydi? Hamas ve Müslüman Kardeşler’i desteklenmesi, İran ile belirli konularda işbirliği yapmak. Müslüman Kardeşler kimdir? Son Osmanlı Hasan el-Benna’nın bize emaneti. Müslüman Kardeşler’in suçu ne? İslami değerlere sarılmak, öyle bir yönetim sistemi istemek, haçlı yayılmacılığı ve sömürüsüne karşı direnmek. Yani Müslüman Kardeşler’i terörist olarak ilan etmek Hasan el- Benna’yı, Muhammed Mursi’yi terörist ilan etmektir, Ortadoğu’nun İslam sonrası tüm toplumlarının geleneklerini hiçe saymaktır. Peki ya Hamas? Hamas’ı kuran ve davasını tüm coğrafyaya yayanda Müslüman Kardeşler. Siyonizm’e karşı mücadele ediyorlar, bebeklerin, kadınların izzetini korumaya, topraklarını işgal altından kurtarmaya çalışıyorlar. Anlaşılan o ki Suud ve işbirlikçileri Müslüman Kardeşler ve eseri Hamas’a İsrail’den daha kinli, daha düşman, daha fazla hıncı var. Biz Arap kralların yönetimlerini hakiki bir Müslüman olarak, ümmete düşmanlık edenlerin karşısında görmek isterken onlar bizatihi Ümmeti Muhammed’i hedef alıyor. İsrail’e karşı birleşen değil, İsrail için savaşan Müslüman devletler görmemiz çok uzak değil.

Türkiye, skandal krizin patlak vermesinden dakikalar sonra gayet olgun bir üslupla “Diyalog” çağrısı yaptı, lakin ağırlığı Katar’dan yana koydu. Çünkü Suriye devrimi, Mısır Devrimini Katar ve Türkiye birlikte yürüttü, Kudüs’e birlikte sahip çıktı. Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz’da yanımızda sadece Katar vardı, ne zaman darboğaza düşsek Katar can suyu oldu bize, işte bu yüzden destek çıktık. Daha da önemlisi İhvan’ı, Hamas’ı ve diğer Müslüman grupları ayakta tutmak için destekliyoruz Katar’ı. Katar Şia emperyalizmi ile Vahhabi radikalizminin tampon bölgesi. Eğer Katar’ı ayakta tutamazsak, İslam âleminin birbirine kırdırılma planına engelde olamayız. Radikallik, ılımlılık içinde boğuluruz. Yani temel amacımız hem Ehl-i Sünnet’i korumak hem de mezhep savaşlarını engellemek.

Yalnız Türkiye’de, CHP’nin başını çektiği bir tezgâha da dikkat çekmek gerek. ABD’nin Hamas ve İhvan’ı küresel olarak terör örgütü ilan ettirme gücü var, en azından silahlı ve diplomatik olarak. CHP’nin planı şu: “Katar, tüm dünyaya göre terörü destekliyor, Katar’ın hamisi kimdi? Türkiye. O halde Türkiye, daha fazla terörü destekliyor. Bizde bunu dillendirelim. FETÖ gibi darbe yapalım, hatta FETÖ ile birlikte yapalım.” “CHP, ülke aleyhine nasıl çalışılır?” sorusunun ansiklopedi kalınlığındaki karşılığı. Uyanık olmayız, bölgesel denklemler yeniden değişirken, Türkiye seyirci kalamaz. ABD’ye göre, İsrail’e göre, AB’ye göre pozisyon belirleyemez, çünkü artık kendi çizgisi olacak kadar güçlü… Cumhurbaşkanımız Körfez krizini çözerse, bölgedeki denklemler bizim lehimize döner, o yüzden tam destek…