Bir yanımız bugünü ve yarını dünün gözleriyle değerlendirmeye tabi tutmalı; diğer yanımız eksilmeden, yarım kalışa aldırmadan geçmişin parçalarını, bugünde birleştirerek yol almalı.

Kendi cinsini her türlü negatif hale maruz bırakan insanın tarihi, bir hayli karmaşık. Hafızalar her dönemin acı gerçeğine kayıtlı. Buna rağmen suyun katı halini seviyoruz nedense. Belirlenen menfaat ekseninde iyiliği donduruyoruz. “Tarihin en çekici ve esrarengiz tarafı, değişen çağlarla birlikte her şeyin tamamen farklılaşması, fakat hiçbir şeyin değişmemesidir.” diyor Aldous Huxlek. Değişim ibresi, kendi cinsini tüketmeye odaklanmış insanın hırsında sabitlenmiş ne yazık ki…

Tarihin ara yüzüne mal olmuş, Adolf Hitler ‘ Yaşama hakkın, mücadele gücün kadardır.’’ Diyor. Bugünü yöneten geçmiştir aslında. Tarihin sert seyri, insanın kendinden uzaklaşmasına zemindir.

İnsanlık safında en önde olduğunu iddia edenlerin, insanca olmayan geçmişi yaşamımıza ders notu olarak düşmekte. Biliyoruz ki dünya kaygısı önce manevi alemde insan şeklini çatallaştırıyor sonra ‘ben kimliği’ doğuruyor.

 ‘Kula kul oluş’ bu parazitle dünyada var oluş, ölümün henüz keşfedilmeyen yüzüdür. Yaşayan algılar çünkü. Hissiyatı tamamen iptal ederek, göz ve beyin işlevinde hareket etmeye, yaşamak demeyeceğimiz kesin.

Gök ve yer arasındaki her hareket uyanış, diriliş resmini çizmekte. Hakikat coğrafyasında bedenden ibaret olarak dolaşmak, sürünmektir. Yüksek standartlara sahip olmak için, değersizleşmeye gitmek yani ye, iç, tüket, zevklen terazisini oluşturmak, hayat hamallığıdır…

İstemediğimiz şeylerin hücumuna uğrasak da temel gerçeğimizi, insan kalmayı muhafaza etmeliyiz.

Türk milleti tarih boyunca, kendisini var ettiği değerleri ileriye taşıyabilmek adına, bağrına sancıyı basıp, sabreden bir millettir.

 Bu acılı milletin aslında tek isteği; birlik ruhu olmuştur.

Geçmişin üzerindeki karanlık perdeyi kaldıran isimleri zaman silemez. İdam edilen Adnan Menderes’in son sözleri, tarihin unutulmazlığına şahittir. “Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’ in ölümü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir.”

Kavganın, gürültünün, savaşın, sürgünün masalı yazılı insanın defterine. Yaşama bedeli, ağır faturalar sunuyor zaman zaman. Kendini kendinde dışlayan insanlar var etti kapitalizm. Batı’nın kendinden dahi süpürüp attığı ilkesizliğe, biz çağdaşlık dedik. Çağın gök gürültüsünü, ezilmiş insanın feryadını duymamak için kulaklarımızı tıkadık.

Duyguyu, düşünceyi yani kalp iklimini inkâr edenlerin yanlışlarına kurban gitmemek için, tarihi doğruyu iyi okumalıyız…

Biz geçmişteki artı ve eksi atılımların devamıyız. Konvansiyonel bütünleşmeden ziyade tarihin içini, bugünden analiz etmek, zıt kutuplardaki öngörüyü genişletecektir. Hasarın yaşandığı tarih ve gelecekteki yankısı birbirinden farklıdır. Hata ilmeğini tarafsız kritik ettiğimizde, önümüze salt doğru tablosu çıkar.

Tarihimizin penceresine sanki zaman zaman soğuk şakalar bırakılmış gibi. Yorumsuz kalacağımız, susmaya yüzümüzü çevirdiğimiz sahneleri ölüm- doğum diye kronolojik sıraya koyup, anıyoruz.

Osmanlı hanedanından çocuk, kadın, bebek, yaşlı yüz elli beş kişi, sürgüne gönderildi. Sultan Abdülhamid’in torunu, Osman Naim Osmanoğlu: “Gurbeti, vatansızlığı anlayamazsınız. Hepimizin evinde Türk toprağı vardı. Yıllarca başucumda Çamlıca toprağı ile yattım. Aç kaldım, hamallık, her işi yaptım.”

Yara ile ciltli geçmişi, bugünden hissetme insan oluşun bir gerekliliğidir.

Güçlü olmayı, ihanetlerle savaşmayı, değerlerle yükselmeyi kişiye tarih öğretiyorsa, oraya asalet güneşi doğar.

Başkalarının arzularını, şehvetlerini, menfaatlerini karşılayan olursanız herkesin sizi kullanmasına izin verirseniz bilin ki, kötülüğü yaşamasına hizmet eden olursunuz!

 Ve tarih unutmaz, insan yolunu kendi seçmeli. Edebi, merhameti, kendinden önce din kardeşini düşünme şeffaflığını göstermeli.

Müslümanca ve insanca duruş, menfaat kelepçesini çözen olmalı ki, dünya yaşanılır bir yer olsun!

Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Edip Cansever: “Bütün iyi kitapların sonunda/Bütün gündüzlerin sonunda/Meltemi senden esen/Soluğu senden olan/ Yeni bir başlangıç vardır.” Kalbinize emanetsiniz…