“Hüznün tüyleri dökülür, lirik bakar kedilerin camdan gözleri

Çocukluğumun kelimeleriyle şımartsam da gurbet gibi bakarlar”

Haydar Ergülen

Geçtiğimiz Cumartesi günü Dünya Kediler Günü’ydü. Sosyal medya üzerinden birçok siyasinin ve ünlü ismin paylaşımlarını gördük. Kedi benim için de dünyanın en sevimli hayvanlarından. Kedilerin bakışları ve tavırlarından çok etkilenir, çok duygusal yapıları olduğunu düşünürüm. Kedilere olan ilgi de son yıllarda artış gösterdi gibi bir algı olsa da ben bu durumun tarih boyunca devam ettiğini düşünüyorum.

Kedilere olan ilginin tarihsel ve mekânsal boyutunu biraz birlikte düşünelim. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in kedi beslediğini biliyoruz. Bunun yanında Hz. Peygamber’in en sevdiği sahabelerden Ebu Hureyre’nin isminin anlamını ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. Ebu Hureyre ‘Kedicik Babası’ anlamını taşıyor. Ebu Hureyre sahipsiz kedilere baktığı için ona bu şekilde hitap ediliyormuş.

İstanbul’da yaşayan insanlarla İzmir, Şanlıurfa ve Ankara’daki insanların mizaçları nasıl farklılık gösteriyorsa farklı mekanlardaki kedilerin tavırları ve insanlara olan yaklaşımları da değişiyor. Eskişehir’in Tepebaşı İlçesinde bulunan Tepebaşı Camii avlusundaki kedilerle Odunpazarı İlçesinde bulunan Kurşunlu Külliyesi’nin avlusundaki kedilerin tavırları ve davranışları çok farklıdır. Mekanın yaşanmışlığının olması da bazen kedilere de ağır bir ruh hali verebiliyor. Ayasofya Camii’nin kedisi Gli’nin mermerden halıya geçtikten sonraki hali de birçok kişinin merak konusu olmuştu.

Kedilerin sevgilerini paylaşmakta daha geniş gönüllü olduklarını düşünüyorum. Sahipli olma duygusu köpeğin fıtratına daha yatkınken kediye herkes sahip çıkıp onun da kedisi olduğunu düşünebiliyor. Geçtiğimiz sene Karadağ’a bağlı tarihi Kotor şehrine gittiğimde oranın kedilerinin de bize ait olduğu hissi oluşmuştu. Kotor da İstanbul gibi kedi şehri olarak nitelendirilen yerlerden. Kotor’da öğrendiğimiz bir rivayete göre şehirde büyük bir yangın çıkıyor ve o yangında haber vererek insanların canlarını kediler kurtarıyor. Bu rivayetten midir bilinmez Kotor’un kedileri ve insanların kedilere olan tavırları da farklıydı.

Kedilerle kurulan duygusal bağdan da olabilir, edebiyatçılar birçok kez kedileri öykülerinin, romanlarının ve şiirlerinin baş kahramanı yaptılar. Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kedili fotoğrafı Türk Edebiyatı’nın en önemli fotoğraflarından olmuştu.

Sait Faik Abasıyanık’ın ‘Bir Kıyının Dört Hikayesi’, Nazım Hikmet’in ‘Ben Tekir’i Severim’, Aziz Nesin’in ‘Siyasi Koğuş’un Kedisi’, Edgar Allan Poe’nin ‘Kara Kedi’, Charles Bukowski’nin ‘Kediler’ ve Gündüz Vassaf’ın ‘İstanbul’da Kedi’ adlı eserleri edebiyattaki aklıma gelen önemli kedili öykü ve romanlar.

Ece Ayhan, Haydar Ergülen, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf, Behçet Necatigil, Nilgün Marmara ve Didem Madak… Bu isimler de edebiyattaki önemli kedi sever şairler. Kedileri sevmekle kalmayıp şiirlerinin baş kahramanı yaptılar sevimli kedicikleri.

Bunların yanında baş ucumda bulunan 3 farklı kedili kitabı da önermek isterim. Yıllar önce alıp okuduğum Claire De Vries’in Kediler ve Krallar adlı kitabını okumak son derece ilginç bir deneyim olacaktır. Sizi alıp bilmediğiniz bir diyara götürecek Kediler ve Krallar.

Kedilere gazel yazmak gibi bir incelik ancak Haydar Ergülen gibi özel bir şairden gelebilirdi. Haydar Ergülen’in ‘Üzgün Kediler Gazeli’ adlı şiir kitabını hep yakınlarımda tutarım ki belki ihtiyacım olur oradaki dizelere. Elimden tutarlar…

Yanımda bulundurduğum kedili kitapların üçüncüsü de Sinema Yazarı Suat Köçer ağabeyime ait. Sinema yazarlığının yanında öyküleriyle de tanıdığımız Köçer’in ‘Dokuz Canlı Hikaye’ adlı kitabı birçoğumuzun yazmak isteyip yazamadığımız tarzda bir kitap. Dokuz farklı mekanda dokuz farklı kedinin gözünden anlatılan hikayeler hepinizin kalbine iyi gelecek. Ah güzel bir kurguyla beyaz perde de yer bulsa demeden de kendimi alıkoyamıyorum.

Kedili, sevgi dolu ve bol tebessümlü günleriniz olsun.