Irak’ın Salahaddin vilayetinde geçtiğimiz günlerde 12 kişi silahlı kişilerce kaçırılmış ve ertesi sabah da 8’inin cesedi bulunmuştu.

Bağdat’ın kuzeyinde yer alan ve ağırlıklı olarak Sünnilerin yaşadığı vilayette yaşanan vahşet “Salahaddin Katliamı” olarak tarihe geçti ve Irak’ın bugüne kadar yaşadığı acı olaylar zincirine yeni bir halka daha eklendi.

Beled ilçesine bağlı el-Ferhatiyye nahiyesinden iki aşirete mensup kurbanlardan kurşuna dizilerek katledilenler arasında henüz 13 yaşında küçük bir kız da var.

Geri kalan 4 kişinin akıbetleri ise hâlâ meçhul.

Bölgenin kontrolü Irak güvenlik güçleri ile “el-Haşd eş-Şa’bî” adıyla bilinen Şii milislerin elinde.

Görgü tanıkları, askerlerin ve polislerin ihlallere seyirci kaldıklarını, kendilerini dokunulmaz gören milislerin sahaya hâkim olduklarını söylüyor.

DAEŞ’e karşı savaştıkları bahanesiyle kanunsuzluklarına göz yumulan Şii milislerin sicilleri oldukça kabarık.

Salahaddin vilayetinde yaşanan son olayda da oklar özellikle bir grubu işaret ediyor.

Kays el-Haz’ali liderliğindeki Asâibu Ehli’l-Hak…

Mustafa el-Kazımi başkanlığındaki hükümet katliamın sorumlularının bulunması için soruşturma başlattı.

Fakat Irak’ın mevcut ortamında bunun pek bir anlamı yok.

Başbakan el-Kazımi hem suçluları cezalandırmak ve hem de Şii milislerin desteğini kaybetmemek istiyor.

Oysa bu ikisini aynı anda yapabilmesi mümkün değil.

Salahaddin Valisi Ammar Ceber, katliamı “askeri kıyafetler giyen” bir grubun gerçekleştirdiğini belirterek bölgenin kontrolünün sadece güvenlik güçlerinde olması gerektiğine dikkat çekti.

Valinin adını açıklamaktan kaçındığı grup, İran’ın desteklediği “el-Haşd eş-Şa’bî” üyesi Şii milis gruplarından Asâibu Ehli’l-Hak.

Grup sözcüsü yaptığı açıklamada katliamı kendilerinin gerçekleştirmediğini iddia etti.

Nahiye sakinleri ise ısrarla failin Şii milisler olduğunu söylüyor.

Katliama maruz kalan aileler kurbanları toprağa verdikten sonra alelacele bölgeden göç etti.

Irak, adeta petrol denizi üzerinde yüzmesine rağmen Amerikan işgalinden bu yana bir türlü belini doğrultamadı.

Türkiye, vekâlet savaşlarıyla yakılıp yıkılan bu komşu ülkeye yardımcı olmak için daima dostluk eli uzattı.

Fakat söz konusu elin ve iyi niyetli yaklaşımın Irak’ta hak ettiği karşılığı gördüğü söylenemez.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın geçen hafta Bağdat ziyareti sırasında Iraklı mevkidaşıyla birlikte düzenlediği basın toplantısında Türkiye’yi hedef alan açıklamalar yapması bunun son örneği.

Dendias’ın skandal açıklamalarına Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız’dan tepki geldi.

Yıldız, Irak’ı bugüne kadar birçok Türk yetkilinin ziyaret ettiğini fakat hiçbirinin iki ülke ilişkileri dışında üçüncü bir ülke aleyhinde konuşmadığını hatırlattı.

Iraklılar da Türkiye binlerce Iraklıyı misafir ederken Yunanistan’ın Iraklı göçmenlere insanlık dışı muamelelerde bulunduğuna dikkat çekti.

Türkiye’ye karşı Yunanistan’la saf tutmanın Irak’a kazandıracağı hiçbir şey yok.

Bu nedenle insanın aklına şöyle bir soru geliyor:

Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Bağdat’ı ziyareti sırasında Türkiye aleyhinde yaptığı açıklamalara Irak tarafının sessiz kalması İran’ın Karabağ krizi sebebiyle Ankara’ya bir mesajı olabilir mi?