Türkiye ile ilgili haftada üç ayrı Arapça makale yazan ve Arap meslektaşlarımdan gelen çeşitli sorulara cevap vermek zorunda kalan bir yazar olarak ülkemizle ilgili bazı konuları izah etmekte oldukça güçlük çekiyorum.

Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin son kararı…

Bir ülkenin istihbaratı o ülkenin namusudur ve hiçbir gazetecinin basın özgürlüğü adı altında ülkenin milli güvenliği ve çıkarları için gerçekleştirilen operasyonları deşifre hakkı yoktur.

Özellikle ülkenin adeta savaşta olduğu bir durumda düşmanlara hizmet edecek bu tür bir eylem casusluktur, vatana ihanettir.

Normalde milli istihbarat örgütünün operasyonunu deşifre eden kişi sadece casus olarak yargılanmakla kalmaz, ayrıca yayınladığı görüntülerin ve fotoğrafların kimler tarafından sızdırıldığının ortaya çıkarılması için her türlü yola başvurularak “öttürülür”.

Fakat bizde böyle olmuyor.

Resmen ve alenen casusluk faaliyeti yapan kişiler ülkenin en üst mahkemesi tarafından korunuyor.

Bunun izah edilebilir bir yanı var mı?

AYM’nin kararının arkasında ülkede yeni bir kaos çıkarmayı planlayan FETÖ’nün olduğu söyleniyor.

Şayet bu iddia doğruysa neden üzerine gidilmez?

Örgütle irtibatlı AYM üyeleri varsa onlar hakkında herhangi bir işlem yapılamaz mı?

AYM üyelerinin Türkiye aleyhine yapılan casusluk faaliyetlerine yardım ve yataklık etme gibi bir hakları mı var?

Anlaşılır gibi değil!

Bir başka izah edemediğim konu da HDP…

Şimdi biz Amerika’ya ve tüm dünyaya “PKK eşittir PYD” diyoruz.

PKK ile PYD arasındaki ilişkiyi kanıtlayan deliller sunuyoruz.

PYD’nin de terör örgütü kabul edilmesini istiyoruz.

Geçenlerde HDP ile PKK arasındaki bağlantıyı anlattığım bir Arap arkadaşımın tepkisi aynen şöyleydi:

“Vallahi siz de acayip insanlarsınız.

HDP’nin adaylarının PKK tarafından belirlendiğini ve partinin güvenlik güçlerini hedef alan terör saldırılarına açıkça destek verdiğini söylüyorsunuz.

Hendeklerin belediyelere ait araçlarla kazıldığından, onlarca şehit verilmesine neden olan patlayıcıların yollara yerleştirildikten sonra kazılan yerlerin fark edilmemesi için belediye tarafından asfaltlandığından, personel maaşı adı altında terör örgütü militanlarına belediyelerden para aktarıldığından ve milletvekillerinin teröristlere silah taşıdığından bahsediyorsunuz.

Fakat HDP’yi terör örgütü kabul etmeyip yasal parti gibi siyaset yapmasına ve halkın ödediği vergilerin HPD’li belediyelere kaynak olarak aktarılmasına izin veriyorsunuz.

Sonra da elin Amerikalılarından PYD’ye terör örgütü muamelesi yapmasını istiyorsunuz.

Siz kendiniz PYD gibi PKK’nın bir kolu olan HDP’yi terör örgütü kabul ettiniz mi ki Amerika’dan PKK’nın bir başka kolu olan PYD’yi terör örgütü olarak görmesini istiyorsunuz?”

Onun bu tepkisi karşısında lafı eğip bükmeden “Haklısın” demekle yetindim.

Başka ne diyebilirim ki?

Maalesef ortada bir zaaf görüntüsü var.

Halk son seçimde AK Parti’ye ülke güvenliğinin ve istikrarının baş düşmanı olan terör örgütleri PKK ve FETÖ ile mücadele etmesi için beklediğinin ötesinde bir destek verdi.

Askerimiz ve polisimiz canını ortaya koyarak teröristlerle savaşıyor.

Terörle mücadeleye halk desteği AK Parti’nin seçimde aldığı oy oranının çok üzerinde.

Hükümet, PKK uzantıları ve FETÖ hücreleriyle mücadelede zaaf gösterir ve terörün kökünü kazımak için halkın verdiği altın değerindeki fırsatı heba ederse yazık olur.