Yıllarca siyasete, ülke yönetmeye yönelik olarak tek adımı sandık başına gitmek olan, sayıları bir avucu geçmeyen oligark çetesinin çıkarlarının altında ezilen, kömürcü-makarnacı-çoban gibi tabirlerle itibar katliamına uğratılan, aşağılanan millet, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti ile birlikte bizzat devletin sahibi oldu. Sivil, siyasi, hukuki, askeri, ekonomik darbe girişimlerini millet bertaraf etti. Hasta adam, bırakın tedavi olmayı, ayağı kalkıp hükümranlık sürmeye başladı. 2007’yi hatırlayın. 367 çıkmazı, erken seçim, AK Parti’ye yönelik baskılar, laiklik kılıfıyla tehditler, Cumhuriyet mitingleri… Lakin buna karşında kendi iradesine sahip çıkarak, azınlık diktasını çıkan bir millet vardı. Türkiye’ye yönelik fiili müdahaleleri de millet bastırdı. Üst aklın Türkiye’ye karşı ilk girişimi Mayıs 2013’teki Gezi olayları oldu. Ağaç bahanesiyle sokaklara çıkan, dükkânları talan eden terör grupları, diğer yanda 3 gün daha direnirsek hükümet düşüyor diyen sözde gazeteci cahil topluluğu iktidarı ele geçirmeye kalktı. Sandıkla değil bizzat darbeyle, tıpkı Mussolini’nin kara gömleklileri ile Franco’nun faşistleri gibi ülkeyi ele geçirmeye kalktılar. Ancak millet, dişini sıktı, liderine kulak verdi, kaldırdı elini semaya ve Türkiye’nin bataklığa dönmesine izin vermedi. Ukrayna’ya, Suriye’ye çevirtmedi memleketini.

Fetullahçı teröristlerin 17-25 Aralık darbe girişiminde millettin feraseti devleti galip kıldı. Sözde rüşvet operasyonuydu, hedef Erdoğan’ı devirmekti. Millet terazisini ortaya koydu, Hak ile batılı ayırdı ve memleketi FETÖ’cü hainlere bırakmadı. 15 Temmuz ise sosyolojik, retorik ve manevi direnişten ziyade fiili direniş ortaya koydu bu kahraman millet. Tanka, topa, silaha, uçağa direndi. İman dolu göğsüyle, elinde Türk bayrağı ile kanı ile canı ile işgal girişimini püskürttü. Şimdi de sırada ekonomik darbeye karşı savaş var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dövizleri bozun emri 81 ilde yankı buldu. AK Parti’nin güçlü olduğu yerlerde değil, CHP’nin kalesi olan deniz kıyılarında da. İşte bu bir direnişin, diriliş evresine geçmesidir. Milletin iktidara el koymasıdır. Türk milleti son 14 yılda yaptıklarıyla sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, Musul’u, Halep’i, Mogadişu’yu, Kahire’yi, Arakan’ı, San’a’yıda ayağa kaldırdı. Eğer bugün ciddi manada küresel sisteme başkaldırıp, adil dünya istiyorsak, İslam Birliği’ni hedefliyorsak,  mazlum neredeyse elimiz oraya uzanıyorsa bu darbelere darbe yapan milletin eseridir.

Türk milleti, siyasi, ekonomik, askeri, sivil veyahut herhangi bir tip işgal girişimine boyun eğmeyeceğini gösterdi. Bu ne demek biliyor musunuz?  İslam ülkeleri parçalanmayacak, Büyük İsrail kurulmayacak, İran Pers’i unutacak, sömürge dönemi kapanacak… Yani dünyanın kurtuluş reçetesi, böylesine şerefli bir vazife bizim ellerimizde. Yılmayalım, yıkılmayalım, dik duralım. Bize zafer vaat eden, üstün olduğumuzu söyleyen bizi yaratan Rabbimiz; Al-i İmran Suresi 139. ayetinde dediği gibi: “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.”

Müslüman âlemine, mazlumlara sarılma vakti. Dünya tarihini değiştirme fırsatımız var. Erdoğan’ın önderliğinde mührümüzü 21. asra vuralım…