İstanbul yüzlerce yıllık medeniyetlerin beşiği olması nedeniyle birçok mutfağın kalbi konumundadır. Hele özellikle Osmanlı Saray Mutfağı konusunda çok iyi örnek restoranları içinde barındıran İstanbul, diğer illerden bu alanda uzak ara önde bulunuyor.

Adeta lezzet dağıtan bu restoranlardan biri Sultanahmet’te bulunan ‘Deraliye Restaurant’tır. Yine sayısı son günlerde artan ve özellikle künefe adıyla açılan tatlı mekânlarını İstanbul’da çokça görür olmaya başladık. Belki künefenin tanımının yeniden yapıldığı bu künefe mekânları İstanbul halkının lezzet noktaları oldu diyebilirim. İşte bunlardan biri de kısa zamanda 11 şubeye ulaşan ‘Antephan Künefe’dir.

Deraliye Restaurant

İstanbul’da turizmin göbeği olan Sultanahmet’te, bir tarafta Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, diğer tarafta Sultanahmet Camii ve Dikilitaş arasında Osmanlı Saray Mutfağı’nın eşsiz lezzetlerinin sunulduğu bir mekân “Deraliye Restaurant”. Restoranın bulunduğu yer aynı zamanda birçok mekânın turistlere yemek hizmetini sunduğu bir lokasyon. Restoranın ismi, İstanbul’a verilen adlardan biri ve Osmanlıca “Yüce Kapı” anlamında olan bir kelimeden ilham alınarak konulmuş. Deraliye Restaurant’ın dizaynı ise tam bir Osmanlı mekânı motifleriyle döşeli.

Osmanlı mutfağının tadına varmak

İstanbul'un kalbi Sultanahmet'te bulunan Deraliye Restaurant, sizleri tam da tarihi yarımadanın ortasında Osmanlı mutfağının eşsiz lezzetlerine davet ediyor. Restoranın kurucusu Necati Yılmaz Şef’in daveti üzerine mekâna gittiğimizde, turistlerin şefe inanılmaz ilgisiyle karşılaşıyoruz. Restoran’ın ekibi ve özellikle Necati Şef gerçekten bizimle çok alakadar oldu. Burası için Osmanlı Saray Mutfağı açısından Türkiye’nin en iyi mekânlarından biri diyebilirim. Bu konuda Necati Şef’in bilgisi, deneyimi, sunduğu saray yemekleri gerçekten olağanüstü idi. Tam biz orada iken gelen ve milyonlarca takipçisi olan Turist kafilesindeki misafirlerin şefle bir ilgilenişleri var ki iftihar ettim. Bu mekânda yemek yemeden saray mutfağını tattım demeyin. Saray mutfağının et ile farklı meyveleri birleştiren yemeklerini, şahane aromatik kokan mezelerini ve hibiskus denilen o egzotik şerbetini içtikten sonra en az bir hafta bu lezzetlerin dimağınızdan çıkmayacağına kefilim.

Tarihi Yarımada'da bulunan ‘Deraliye Osmanlı Mutfağı’nda Osmanlı saraylarının eşsiz mutfağının yemeklerini yerken kendinizi padişah gibi hissedebilirsiniz.

Necati Yılmaz Şef’in hikâyesi

Ordulu Necati Yılmaz Şef, otelcilik turizm aşçılık bölümü mezunu. Güneyde otellerde bir müddet çalıştıktan sonra askerliğini yapıp İstanbul’a geliyor ve saray mutfağıyla ünlü Asitane Restoran’da işe başlıyor. Ancak restoran, şefin ifadesiyle Saray mutfağını günümüze uyarlayamadığından o dönem fazla iş yapamıyormuş. İşte ilk defa Necati Şef, burada yüzyıllardır devam eden saray mutfağını günümüz beslenme şekline uyarlıyor ve reçeteli bir saray mutfağı ortaya koyuyor. Bu değişim Asitane’nin işlerine de olumlu yansıyor tabi. Buradan sonra Necati Şef, Ayasofya’nın yanında bulunan bence saray mutfağı konusunda çok başarılı olan Matbah Restoranını değerli dostum ‘Ottoman Hotel Imperial’ Genel Müdürü Serdar Balta Bey’le birlikte kuruyor. Matbah Restoranı’ndan sonra da 7 yıl önce Sultanahmet’teki bu Deraliye Restaurant’ı açıyor. Bu mekânın hem işletmecisi hem de Şefi olan Necati Yılmaz, restorana isim koyarken Ulukapı anlamındaki İstanbul’un 40 isminden birini seçiyor.

Geleneksel Türk yemek kursu

Şef, gelen yerli, yabancı misafirlere mekânda kurulu olan mutfakta bizzat uygulamalı Türk ve Osmanlı Mutfağı dersleri de veriyor. Mekânın çok iyi bir lokasyonda kurulduğunu söyleyen şef “Burası tam da manasına uygun bir yer ve burası Gastronomi turizmi açısından ideal bir mekân. Biz buraya gelen binlerce turiste tam yerinde Türk gastronomisini anlatıyoruz. Türk Mutfağının tanıtım işini iyi becerebilirsek dünyada ilk 3’e girebiliriz. Sarayda çok güzel yemekler çıkıyordu. Biz burayı kurarken hayalimiz yabancılara Türk mutfağını anlatmaktı ve biz bunu başardık” demektedir. Ben orada iken bile gelen onlarca turiste yemek dersi verdi.

Antephan Künefe

Ahmet Çobanoğlu tarafından 1984 yılında Gaziantep’te başlatılan tatlı ve baklava serüveni Antephan Künefe markasıyla devam ediyor. Onlarca markanın ve yüzlerce mekânın kuruluşunu ve tatlı tedarikini yapan, fabrikalar ve üretim merkezleri kuran, sektörün köklü markası ‘Çobanoğlu Lezzet Grubu’, künefe ve katmerde de iddiasını “Gaziantep'ten Gelen Özel Lezzet” sloganıyla sürdürüyor.

Uzun zamandır takip etmekte olduğum ve açılan ihtişamlı mekânlarından dolayı da çok dikkatimi çeken Antephan Künefe ekibinin daveti üzerine Esenyurt’ta bulunan mekânlarına gittim. Burada markanın kurucusu Ahmet Çobanoğlu Bey’le görüştüm. İstanbul ve Ankara olmak üzere 11 adet Antephan Künefe, 4 adette Antebim Künefe mekânı bulunuyor. Burası, ferah bir tavan yüksekliği, Osmanlı motifli camlar ve hiç bir masraftan kaçınmayarak keyifle döşenmiş bir mekân. Künefe ve katmerin yanında diğer tatlılarda satılıyor. Sıcak sıcak servis edilen hasır künefe ve katmerden tattım gerçekten çok lezizdi. Tatlıların yanında ücretsiz olarak masaya konulan ikramlıklar, çeşit çeşit meyveler, Antep fıstığı dahil kuruyemişler, sınırsız çay ve Güneydoğu’ya özel kahveler tam anlamıyla sizi mest ediyor.

Ahmet Çobanoğlu’nun hikâyesi

Bulaşıkçılıktan gelerek iyi bir tatlı ustası olan Ahmet Çobanoğlu, Aslen Şanlıurfa Halfetili ama Gaziantep’te doğup büyüdüğü ve köyünün bir tarafı Gaziantep Nizip’e ait olduğu için kendini oralı görüyor. Tatlı sektörüne 13 yaşında Nizip’teki eniştesinin tatlı dükkânında başlayan Ahmet Usta eniştesinin İstanbul’da bir şube açma isteği üzerine 1998 yılında İstanbul’a geliyor. Bir müddet burada çalışan Usta, asker dönüşü Sultangazi’de tüm imkânı ve ailesinin düğün altınlarını bile satarak 2003 yılında ilk tatlı dükkânını açıyor. O günleri anlatırken gözleri dolan Ahmet Bey, “ilk günler iş olmadığı için ağladığım bile olmuştur” diyerek yaklaşık 18 yıl önce tüm parasını yatırarak bu tatlı işine girdiğinde çok sıkıntılı günler geçirdiğini ama Allaha çok dua ettiğini belirtiyor. Kısa zamanda Allah’ın yardımı, iyi bir pazarlama, başarılı çalışma ve etrafındaki esnafa yaptığı ikramlar neticesinde kendini ve tatlısını sevdirmeyi başarıyor.

Uzun yıllardır tatlı baklava sektörünün öncüsü olan Çobanoğlu lezzet grubu, bünyesinde 150’nin üzerinde tatlı mekânı ve 3 bine yakın kişi çalıştırıyor.

Marka ortaklıklar yaparak büyüyor

Başarılı büyümesini yaptığı ortaklıklarla sağlayan Ahmet Bey, küçük sermaye koyanlara bile destek vererek güzel bir ortaklık sistemi stratejisi belirliyor. İlk dükkândan itibaren birkaç yıl içinde 40 şubeye ulaşmasını da buna bağlıyor. Son olarak bu künefe mekânları ile tatlı sektörüne yeni bir ivme kazandıran Ahmet Bey, herkesin güvenini kazanan bir marka olmaktan gurur duyduklarını ve işlerini ilk günkü özen ve aşkla yerine getirdiklerini söylüyor. Ayrıca güler yüzlü personelleri ve tecrübeli ustalarıyla misafirlerinin mutluluğunu her zaman birinci öncelikleri olarak gördüklerini belirtiyor.

Gaziantep'ten gelen özel lezzet

Ahmet Bey, Gaziantep’te baklava ve tatlının iyi yapılmasını, bölgede fıstığın ve cevizin iyi yetişmesine, unun kaliteli olmasına ve Şanlıurfa’dan gelen sadeyağla bölgenin havasına bağlıyor. Dolayısıyla Çobanoğlu lezzet grubunun tecrübeli olan ekibi de bu bölgeden gelen ürünün malzemesini çok iyi tanıyor ve bunu ustalıkla işleyerek her damak tadına uygun bir lezzet üreterek farkını ortaya koyuyor.