Herkesin konuştuğu ünlü Netflix dizisi Squid Game ya da Türkçe karşılığı olarak Kalamar Oyunu’nu merak edip izledim.

Bende oldukça enteresan çağrışımlara sebep olan diziden bir yazıya sığmayacak kadar çok not aldım. İşin psikolojik tahlilini başka bir yazıya bırakıp bugün biraz uzunca da olsa siyasi çağrışımlarıyla yetineceğim.

İzleyenlere çok şey söyleyen dizinin can alıcı noktası 6. Bölüm’de… Bilye oyununu kaybeden 001 numarayı taşıyan ihtiyarın ölmüş olduğu sanılıyor, ancak dizinin son bölümünde ölmediği ve oyunları bu yaşlı adamın kurguladığı anlaşılıyor.

İzleyicinin jetonu da son bölümde düşüyor. İhtiyarın bu oyunu kurgulama gerekçesinin "yaşadığını hissetme ihtiyacı" olduğunu anlıyoruz.

Dizinin çağrışımlarına geleceğim, ancak, meramımın iyi anlaşılması için arka plan bilgisi vermeye geçmeden önce şu ipucunu bırakayım:

İhtiyarın gerekçesi, tıpkı, Türkiye’nin kaymağını yiyen VIP’lerin yani Beyazların, ülkenin yönetimi Anadolu ihtilali sonrası milletin eline geçince, kurguladıkları ve bizzat içerisinde yer aldıkları Gezi provokasyonuyla nefes aldıklarını hissetmeye çalışmalarına benziyor.

VIP’LER NİYE RAHATSIZ?

Geçtiğimiz günlerde Anadolu’da bir hastanede refakatçiydim.

Hastane katındaki odalar 65-70 yaş üzerindeki Anadolu kadınları ve erkekleriyle doluydu.

Sayısı 3-5 bin aileyi geçmeyen Beyazlar tarafından sömürülen mahzun ülkemizin insanları,1930’lardan itibaren kendilerine reva görülen ve bugün artık hayvanlara dahi layık görülmeyen hayat şartlarının altında yaşadıkları eziyetlerin ceremesini çekiyorlar.

Doktor, ilaç, hastane bulamadıkları, eğitim imkânlarından mahrum kaldıkları, hatta yiyecek ekmeğe muhtaç oldukları günlerin sonucu olan hastalıkları bugün, bir bir gün yüzüne çıkıyor.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu sağlık sistemi sayesinde hiç değilse ihtiyarlık dönemlerinde insanca tedavi olma imkânı bulabiliyorlar, tıpkı Beyazlar gibi!

Köyümdeki hacı anneler, bir zamanlar çocuklarını sırtlarına sarıp 1 metrelik karda 30 kilometre yürüyerek doktora ulaşmaya çalıştıklarını anlatmıştı. Doktorlar, süren tedavi sebebiyle şart koştuğu için memleketten İstanbul’a ambulansla döndük. Ambulansı takip ederken o hacı annelerin anlattıkları geldi aklıma…

İşte o yıllarda memleketin bütün kaymağını yiyen VIP’ler, ülkenin zenginliklerinin sadece kendilerine ait olma hırsından ve iddiasından hiçbir zaman vazgeçemedikleri için; bugün millete yol, su, elektrik, hastane, okul, havalimanı, köprü olarak dönen hizmetleri bitirebilmek ve pastayı bölüşmemek adına binbir türlü oyunu devreye koyuyor.

Hizmet ettikleri efendilerinin kurguladığı oyunlara, taşeron olarak kullandıkları hizmetçilerini de dahil edip, gözünü daha fazla kazanma, daha fazlasına sahip olma hırsıyla kör ettikleri millete, ülkenin geleceğini ipotek altına aldıkları oyunlar oynatıyorlar.

Bu oyunları pek çok kez sahnelediler. 31 Mart öncesi terör örgütlerinin uzantılarını dahi seferber edip, meydana getirdikleri ittifak da bu oyunlardan biriydi. Bugünlerde yapılan itiraflarla, açığa çıkan ittifaklarla çok daha net görüyoruz.

İKTİDAR OYUNU SİMÜLASYONU: SQUID GAME!

Şimdi bu arka plan bilgisinden sonra başa dönelim ve dizideki rol paylaşımını yeniden yapalım ve dizinin aksine; oyunu kuran ve yöneten kişiyi son bölümde öğrenmek yerine ilk cümlede söyleyelim.

Dizideki yaşlı kurt; artık çöküş dönemine giren, kendi insanına bile hayat hakkı tanıyamayan, milyonlarca mazlumun kanı üzerinde kurulan ve devam ettirilen, sınırsız özgürlük ve mutluluk vadettiği vatandaşlarının konforunu sürdürebilmek, halen güçlü olduklarını hissettirebilmek uğruna tüm dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyen ABD’yi ve belki de hem yaşı itibariyle hem Türkiye’deki muhalefete desteğini açık etmesi sebebiyle İktidar Oyunu’nun kurucusu olarak nitelendirilebilecek bugünkü ABD Başkan Biden’ı temsil ediyor mu?

Dizinin başrol oyuncusu olan ve ölüm oyununu kazanmış gibi görünen genç, tam da Biden destekli ittifakın gözünü diktiği; hırs ve haz tuzağına kendini kaptırmış, hür ve bağımsız bir vatanda yaşamanın onurunu her şeyden üstün gören ailesini, değerlerini yaşam standartlarını beğenmeyerek ihtiyaçlarının değil arzularının peşinden koşan gençlerimizi anlatmıyor mu?

Başroldeki ‘genc’in daha dizinin en başında, annesinin alın teriyle kazandığına gözünü dikip, oturduğu sofradaki yemeği beğenmeyen tavrı size de tanıdık gelmiyor mu?

KURTARICI MI, YEM Mİ?

Dizide başrol oyuncusu olan gencin karşısına, içine düştüğü kumar bataklığı sonrası metroda çaresizce otururken kurtarıcı gibi çıkan, yanına oturan ve beraberindeki içinde iki zarf olan çantayı açarak hırs oyununa, ölüm oyununa yani daha büyük çerçeveden bakarak iktidar oyununa ikna etmekle görevlendirilen temiz yüzlü, güzel giyimli kişiyi tanıdınız mı peki? Bir tesadüf eseri sima olarak benzerliği de size bir şey söylemiş olabilir.

Söylemediyse ben tanıtayım…

Meral Akşener’in ‘İkinci Fatih’ diye sahneye çıkarttığı, gözlerini Erdoğan düşmanlığı ve iktidar hırsı bürüyenlerin 31 Mart’ta güya kurtarıcı gibi sarıldığı İmamoğlu’nu simgelemiyor mu?

İstanbul’u sadece kendisine oy verenlere yani ‘Her şey çok güzel olacak’ afyonuyla kandırdığı kişilere değil, 17 milyona zehir eden İmamoğlu, metroda dizinin ana karakteri olan kişinin karşısına çıkıp ona -farazi olarak üzerinde Mustafa Kemal’in kurduğu parti ile ‘PKK ile yan yana konumlandırılan’ HDP’nin logosunun bulunduğu- zarfları birbirine vurarak çevirme oyunu oynatan ve ilk yemi atan kişiyle aynı işi yapmadı mı?

31 Mart’ta seçim pusulasında üç farklı parti logosu gibi görünse de aynı amaca hizmet eden CHP, İP ve HDP, tam da dizideki -sonucunda bir ölüm oyunu olduğunu bilmeden- daha fazla kazanma uğruna oyun tuzağına düşülen Üçgen, Kare ve Daire basılı davetiye kartını simgelemiyor mu?  

TETİKÇİLER: FETÖ, PKK VE DİĞERLERİ…

Peki oyunda kafalarındaki maskelerde kare ve yuvarlak işareti olanlar “kim” diye soruyorsunuz değil mi?

Dizide, insanları ‘hayattaki ikinci şans’ palavrasıyla tuzağa çekip daha fazla kazanma hırsıyla birbirine kırdıran üst aklın, yani o meşhur ihtiyarın oyunun başına yönetici diye koyduğu yüzünde Kare işaretli maske olan ve oyunu araştıran polisin kardeşi olan kişi, tam da içimizden biri gibi devlete sızıp milletin üzerine ateş eden bugün karşımıza bir CHP’li, İP’li, Atatürkçü gibi maskelerle çıkan her birimizin yakınlarını akrabalarını kendilerine tetikçi yapan hain güruhu temsil etmiyor mu?

15 Temmuz günü kendi milletine, askerine polisine bomba atmaktan ateş etmekten sakınmayan ABD kuklası FETÖ’yü ve FETÖ’cüleri tarif etmiyor mu?

Yüzlerinde daire işaretli maskeler takan figüranlar, sosyal medyada her gün sahte hesaplarla milletin değerlerine küfreden, ajanslar tarafından fonlanan tetikçileri anlatmıyor mu?

Maskeli olarak tetikçilik yapanlar PKK’yı savunmaktan, şehide küfretmekten çekinmeyen sosyal medya tetikçilerini simgelemiyor mu?

Dizinin en iğrenç karakterlerinden biri olan ve ikiyüzlülüğünü yüzüne vuran Hindistan asıllı oyuncuya “Vizen var mı? Kaçak göçmensin sen değil mi?” diyen kadının ırkçılığı da size tanıdık geliyordur eminim…

HERKESİN AYRI HESABI VAR!

Oyun sırasında ölenlerin organlarını yine oyuna katılan bir doktoru kullanarak oyunu kuran ihtiyardan ve oyunun yöneticilerinden habersiz şekilde çalan çete de size yeterince fikir veriyor olmalı… Uyuşturucu tüccarları, kaçakçılar, mafya artıkları, bir akbaba gibi Türkiye’nin ayağının tökezlemesini, kendilerine alan açılmasını beklemiyor mu?

Hepimiz biliyoruz ki gözümüzün önünde oynanan bu oyundaki herkesin ayrı hesabı var.

HDP’nin Kandil’in talimatlarından bağımsız hareket edemediğini, hem Kandil’in hem HDP kadrosunun kamuoyu önünde defalarca dillendirmiş olmasından biliyoruz. HDP’nin; üst akıl tarafından oluşturulduğu, gün geçtikçe belirginleşen malum oyunun kadrosuna, salt demokrasi-özgürlük idealizmi nedeniyle destek verdiğini düşünecek kadar saf olduklarını sanmıyorum.

Yine başarılı bir oyun kurgusu sonrası siyaset tarihine ödünç oy kavramını sokarak Türkiye’yi koalisyona mecbur ettikleri 7 Haziran seçimlerinin ardından şehirlerde sözde özerklik ilanlarına kalkışan HDP’nin, Türkiye’de siyasi istikrarın bitirildiği gün gizli ajandasını ortaya çıkaracaklarını ortakları da adı gibi biliyor.

Bunu bile bile ve göre göre sadece çıkar uğruna buna sessiz kalıyor olmanın bu İktidar oyununun bir parçası olduğunu hepsi iyi biliyor.

VIP’LER İLK FIRSATTA KAÇAR

Yine diziden bir örnekle, 5. Bölüm’de izlediğimiz tünel sahnesindeki bombayla ilgili de herkes aynı fikirdedir sanıyorum. Diyalog hemen hemen şöyle: “O bombaya dokunma… Zor durumda kaldıklarında VIP’lerin oyunların yapıldığı alanı gizlice terk ederken geride kalan delilleri komple yok etmeleri için bırakılmış…” Tetikçilerden biri VIP’ler kim diye sorduğunda aldığı cevap ise tanıdık. “Bizi ilgilendirmez.” Niçin? Çünkü onlar sadece tetikçi…

Dizinin en can alıcı figürleri olan VIP’ler kim peki?

Tam da bu oyunun kurulmasının ana sebebi olan, oyunun kurucularının oyuna katılanların canıyla para kazandırdığı küresel sermaye düzeninin efendileri değil mi? Gezi Parkı’nda Türkiye’yi ateşe atmak için binlerce dolar aktaran Soros’u ve yerli işbirlikçilerini simgelemiyor mu? Paradan para kazanmak için Türkiye aleyhine oluşumlara para akıtan uluslararası baronları anlatmıyor mu?

İktidar oyununa katılan oyuncular, birbirlerini cam köprüden aşağı atarken, yani bu tezgahı fark etmeyen millet sosyal medyada yalanla algıyla birbirine düşürülürken keyifle seyredenler onlar değil mi?

Güya her şeylerini kaybetmiş insanlara ikinci bir şans verdiği imajı ile iyilik meleği rolü yüklenen oyunun kurucusu olan ihtiyar, ölüm oyununa katılanlara vadettiği sözde parayı zaten baronlara oynattığı bahisten fazlasıyla kazanmıyor mu?

Yurt dışından Türkiye’deki fondaş medyaya, sözde sivil toplum kuruluşlarına hatta son günlerdeki iddiaya göre siyasi partilere akıtılan paralar, yani ölüm oyunundaki kurbanların gözlerini kamaştıran ikramiye onların kara kaşına, kara gözüne hayran oldukları, yani Türkiye’yi çok sevdikleri için mi, demokrasimizin gerçekten güçlenmesini istedikleri için mi aktarılıyor?

HUZURLA ÖLEBİLECEK MİSİNİZ?

Şimdi gelelim muhasebeye…

Bu oyunun sonunda kazanıldığı zannedilenlerin bölüştürülmesine, hazmedilmesine…

Günün sonunda kazanmış olmayı neye borçlu olacaksınız?

Sizin için mükemmel bir tezgâh kuran ve sizinle birlikte aynı amaç için yarışır gibi yaparken asıl niyeti kurduğu mükemmel tezgâhı sürdürmek olan yaşlı adama mı? Yani Biden’a mı?..

“Kurtlukta düşeni yemek normaldir” zehrini kanınıza işleyerek oyunun sonunda geride cesetler yani iğdiş edilmiş değerler ve zayıflatılmış bir vatan ve ülke bırakmanızı sağlayacak ruhsuzluğunuza mı? 

Erdoğan’a kaybettirme uğruna ve hiçbir faydasını göremeyeceğiniz bir kaybettirme duygusunu yaşama uğruna milli manevi değerlerde açtığınız geri dönülmez yaralara, ülkeye kaybettirdiğiniz yıllara mı?

Sizden sonraki nesillere miras bırakmanız gerekirken, sadece daha konforlu bir hayat uğruna hırslarınızla, düşmanlığınızla “Onurlu ve kimseye boyun eğmeden yaşama idealiniz”i yok etmiş olmanıza mı?

Dönüp dolaşıp geleceğiniz yer, günübirlik hırslarınız uğruna koca bir ülkeyi, bu ülkenin geleceğini, 20 yılda ilmek ilmek dokunan “Tam Bağımsız Türkiye” idealini çöpe atmış olmaktan duyacağınız vicdan azabı olmayacak mı?

Hırs birlikteliğiyle hareket ettiğiniz aynı oyunun diğer figürleri tarafından, onların sizden daha büyük hırsları nedeniyle harcanmayacağınızdan nasıl emin olabiliyorsunuz?

Ne diyordu CHP yöneticisi…

İBB’de 100 kişi işe alınıyorsa CHP'den 35, İYİ Parti'den 15, diğerlerinden 15…

Sonra ne yapmışlardı?

3500 TL’ye şarap açtırmış, 2 Milyar TL’ye otobüs ihalesi vermiş, basit bir el yapımı oyuncak bebeğe 8 bin 500 TL ödemiş, ballı maaşlarla üç- beş koltuğa birden yerleşivermişlerdi.

Yani sevgili kardeşim, kazandığını zanneden küçük figüranlar kıytırık nemalarla kazandığını zannededursun maskeli VIP’ler çoktan hamuduyla götürdüler bile…

31 Mart’taki ilk oyunun figüranı olan İstanbullular, Ankaralılar kazanmak için çıktıkları yolda neyi kaybettiklerini çoktan anladı. Safoğlanlara da ibrik ve muslukla avunmak kaldı.

Siz siz olun sizden biriymiş gibi karşınıza çıkanlara dikkat edin.

Göğüslerine taktıkları numaralara aldanmayın!..