Ülkemizde egemen sanat anlayışı, milletin değerlerine karşı olmayı kendisine ana eksen olarak seçmiştir. Sanat eseri ortaya çıkarmaktan çok, milletle savaşmayı merkeze alarak var olmayı seçen sanatçıların eserlerinin büyük çoğunluğu, ideolojik aygıt olmaktan öteye geçmez. Sanat eseri üretmek yerine daha çok politik tartışmalarla gündeme gelip “popüler” olmayı seçmişlerdir bu tür sanatçılar. Onlar azınlık bir grup olmalarına rağmen kapalı devre çalışıp kimseyi aralarına almamaya gayret ederler. Böylece ortaya tabiri caizse ne bülbül çıkıyor ne de karga!
İdeolojik yapıların zirve yaptığı 1970’li yıllarda sanat da ideolojinin emrine girmiş, o zamandan bu yana kendine gelememiştir. İşin ilginç tarafı çoğunlukla ülkeyi sağ iktidarlar yönetmesine rağmen “kültür-sanat” sıra dışı sol grupların elinde olmuştur. Sağ iktidarlar da bu durumu çoğu zaman benimsemiştir. Bu oligarşik yapıyı değiştirmeye kalkışanlar da “gericilik, yobazlık” gibi saçma-sapan yaftalarla ötelenmiştir. Burada halkın oyu ve tercihi ile yönetime gelenlerin bu gayrimillî yapıya teslim olmalarının izahı mümkün değildir.
1970’li yıllarda sinema ve sanat adına suyu tersine akıtmaya çalışan babayiğitler de ortaya çıkmıştır. Yücel Çakmaklı, Mesut Uçakan, Salih Diriklik, Ali Osman Emirosmanoğlu gibi öncüler “millî sinema” akımını başlatmışlardır. Toplumun tarihine, kültürüne, medeniyetine sahip çıkarak film yapmak ancak başka dünyalara hizmete odaklanmış yapının içinde “varlık” savaşı vermekle mümkün olmuştur. Bu yaman çelişkinin sancılarını bugün de yaşamaktayız.
1973 yılında Millî Türk Talebe Birliği’nde yukarıda isimlerini saydığım sinemacıların öncülüğünde ilk defa “millî sinema” açık oturumu yapılıyor. Bundan ancak 50 yıl sonra Uluslararası Sinema Derneği, 2023 yılında Afyon’da “1. Millî Sinema Günleri” adı altında bir dizi oturum yaptı. Bunların metinleri “II. Millî Sinema-Açık Oturumları” adlı kitapta yayınlandı. Böylece millî sinema adına tarihe not düşüldü.
Uluslararası Sinema Derneği (USD), II. Millî Sinema Günleri’ni ise İstanbul’da geçekleştirdi. Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi ve Rami Kütüphanesi toplantılara ve film gösterimlerine ev sahipliği yaptı. Millî sinemanın öncüleri Mesut Uçakan, Ömer Lütfi Mete ve Ali Osman Emirosmanoğlu’nun hayatları ile sanat anlayışları anlatıldı. “Millî Sinema Hareketi” ve “Sinemada Dil Arayışları” gibi başlıklarda Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı, Derviş Zaim ve Enver Gülşen’in sunumları dikkati çekiciydi. “Dizilerin Cenk Meydanı”, “Sinemamızın Çizgi Film Macerası” başlıklarında sektörün önde gelen yapımcı, yönetmen ve oyuncularının millî sinema bakış açısından yaptığı değerlendirmeler tarihe kayıt olarak düşüldü.
Etkinliklere çok tecrübeli isimler katıldı. Bunlardan bir kısmını sizinle paylaşayım; Mesut Uçakan, Ali Osman Emirosmanoğlu, Mustafa Kutlu, Ahmet Tezcan, Nazif Tunç, İhsan Kabil, Ahmet Edebali, Kemal Tekden, Cemil Yavuz, Bilal Arıoğlu, Haşim Vatandaş, Halis Cahit Kurutlu, Ali Nuri Türkoğlu, Ahmet Yenilmez, Coşkun Yılmaz, İsmail Fidan, Ayşe Şahinboy Doğan, Bünyamin Yılmaz, Rabia Bulut, Şükrü Sim, Suat Koçer, Kamil Engin, Sevda Dursun, Çetin Tunca, Gülcan Tezcan, Ali Buhara Mete. Ben de Sinemamızın Çizgi Film Macerası başlığında ortak yapım, kaynak ve dağıtım konularına değindim.
Uluslararası Sinema Derneği’ni bu önemli programdan dolayı tebrik ediyorum. Temiz içerik üreten millî sinemacıların sayısının artması dileğiyle seneye III. Millî Sinema Günleri’ni daha güçlü içerikle beklediğimizi ifade edelim. Ya nasip!