İran, “proxy güç” açısından dünyanın lider ülkelerinden biridir. Başta çevre ülkeleri olmak üzere Afrika’da da ciddi manada örgütlenmesi bulunmaktadır.

İran’ın Lübnan, Irak, Yemen,Suriye ve  Afganistan’da istediği zaman eylem yapma kabiliyetinde bağlıları bulunduğu için bu ülkelerde gelişen her eylem sonunda İran’ın bu eylemlere etkisi, İran’ın etkilenme boyutu her zaman tartışma konusu olagelmiştir.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta son liman patlaması nedeniyle gözler İran’a ve İran’ın politikaların bölge takipçisi rolünü oynayan Lübnan Hizbullahına çevrildi. Hafta içinde çok güçlü sesler vermese de Lübnan’da devam eden protestolarda, göstericilerin hedefindeki yapı Hizbullah oldu. Malum Hizbullah’ın Suriye iç savaşında Esed’in yanında direkt çatışan ekip haline gelmiş olması, bazı iddialara göre iç savaşta kullanılan bazı bomba ve mühimmatların Hizbullah tarafından Lübnan’a oradan da Suriyeye taşınması, son dönemlerde Hizbullah’ın mühimmat imalinde kullanılan bazı maddeleri (özellikle Amonyum ve benzeri maddeler) bir şekilde satın almak için uluslararası çaba gösterdiği ayyuka çıkmıştı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu BM Genel kurulunda Beyrut limanı haritasını göstererek Beyrut limanının hedef olduğunu ilan etmişti.

Geçtiğimiz hafta içinde Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, Beyaz Sarayda Trump ile görüştü. Trump her ne kadar Irak’tan çekileceklerini ifade etse de, Kazımi İran’ın da Irak’tan çıkarılması bazında bazı ifadeler kullandı. İran’ın bölgede daha da zayıflatılması ve proxy güçlerle bağının koparılması üzerine çalışıldığının ilanı gibi olmuş oldu bu görüşmeler ve beyanlar.

Orta Doğu’da hiçbir adımı diğerinden bağımsız okumak mümkün değil. Bu nedenle tüm Orta Doğu’nun doğru analizlere ihtiyaç var. Ne şımarık Fransa, Küstah İngiliz aklı; ne, ne yaptığını bilemeyen Amerika ne de iki ileri bir gerici Almanya ve Rusya politikaları Orta Doğu’ya düzen ve refah getiremez.

Araplar ve bölgedeki diğer unsurların karşılıklı kavgaları anılan ülkelerin ekmeğine yağ sürmekten başkaca bir fonksiyon icra etmeyecek. Sürekli gerginlik ve düşük yoğunluklu çatışmalar bölgeye refah getirmeyecek. BAE gibi sahte gülücüklerle İsrail’in müttefiki olma çabası da onları pahalı ama değersiz bir silah deposu haline getirmekten başka hiçbir işe yaramayacak.

Tüm bölgeyi gözünüzün önüne getirdiğinizde Beyrut patlamasının amacını anlamış olacaksınız. Ne kadar Uluslararası bir komisyon kurulursa kurulsun. Hangi adım atılırsa atılsın, patlamanın nedeni asla bulunamayacak suçlular adalet önüne çıkarılamayacak. Patlama sadece bölgenin dizaynı için bir argüman olmanın ötesine geçirilmeyecek. Ölen ölmüş, Beyrut yıkılmış olmakla kalacak. Oyuna yeni bir sahne eklenmiş olacak.

Zor bir coğrafyada yaşamanın sonuçları bunlar. Bizim için coğrafya hem kader hem keder… Oyun devam edecek biz zorunlu figüran, dahili seyirci bazende müdahil rolü oynayacağız. Amaç bir şekilde aradan sıyrılıp oyun kurucu olmak olacak. Bu da şu şartla olabilir: Ülkece birlik, beraberlik ve tabii ki kararlılıkla…

Vesselam…