78 canımızı toprağa verdik.
Cenazelerin yarısı çocuk…
Hüznümüz çok derin…
Acının büyüklüğü kadar sorgulamalarımız da çok çeşitli. Soralım, sorgulayalım ki bu vahim olaylar tekrarlanmasın!
NEDEN HİÇ KİMSE İSTİFA ETMEZ?
Ülkemizde ne yazık ki istifa mekanizması işlemiyor. Bir elin parmaklarını geçmez, “Hatalıyım ve istifa ediyorum” diyen.
Bu gibi ölümlü olaylarda ihmalin kaynağı olan şahısların, sorumluluk kendilerinde olması nedeniyle mesleki ahlak ve etik gereğince sorguya çekilmeden önce bir adım öne çıkarak “İstifa ediyorum” demeleri gerekir.
Bu erdemi görmek isterdik…
Bakınız, bir örnek vereceğim… Yıl: 2015. Yer: Osmangazi Köprüsü. Olay: Osmangazi Köprüsü’nün yapımı sürecinde köprünün bağlantı halatlarından birinin inşaat sürecinde kopması. Ölen veya yaralanan olmadı fakat bu olayın bir sonucu oldu. Halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan Kishi Ryoichi isimli 51 yaşındaki Japon mühendis, bileğini ve boğazını keserek Yalova’da intihar etti. İntiharı onaylayamam ama buradaki yüksek sorumluluk duygusu ve iş ahlakı hakikaten gıpta edilesi bir durumdur.
Şimdi gelelim otel yangınına.
En önemli soru; otelin denetiminden hangi kurumlar sorumlu ve oteldeki ihmallere rağmen turistik mekân nasıl hizmet vermeye devam edebilmiş?
OTEL SAHİPLERİ, BELEDİYE VE BAKANLIK
Bu olayda elimizdeki bilgiler kapsamında şu net yargıya varabiliyoruz; otelin hizmet verebilmesi için kurnazlık yolları tercih edilerek izin ve uygunluk belgelerini toparlayabilmek maksadıyla oldukça fazla gayret sarf edilmiş.
Otel yetkilileri önce belediyeden belge talep etmişler. Olmamış, belediyeden sadece mutfak için uygunluk belgesi almışlar.
İtfaiye bu konuya sağır davranmakta. Belediye, uzaya hizmet veriyor gibi söylem geliştirmekte.
Yaşanan süreçte irite edici husus; belediyenin olayın sorumluluğunu asla ve kat’a üzerine almaması ve üstünden savuşturmaya çalışması oldu.
Tabii şu soruların cevabı hâlâ askıda.
40 gün önce otelin yangın sistemlerinin eksik olduğunu raporlayan Bolu İtfaiyesi, dokuz gün önce restoran kısmına nasıl ruhsat verdi? Madem sorumlu değildiniz, mutfak için nasıl onay belgesi verebildiniz? Yangın, mutfaktan çıktı ve nasıl oluyor da belediye ve itfaiye sorumlu olmuyor?
Bu soruların varlığı bile belediyenin büyük zan altında olduğunun göstergesi.
Bolu Belediyesi'nin, Kartalkaya'daki otelin yangına hazırlıksız olduğunu hiçbir kuruma bildirmediği de skandal başlıklardan biri olarak kayda geçti.
Bakınız, katliam ve cinayet gibi bir yangın olayı gerçekleşti. Bu olayın ucu kime dokunursa dokunsun hesap vermeli! Buna Bakanlık da dâhil. Elbette araştırılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cenazede ailelerle birlikte gözyaşı döktü. Bu milletin tüm evlatları yasta.
Kendini uyanık sanan ahlak yoksunları, cezasız kalmamalı.
DAYIOĞLUNUN LİYAKATİNİ GÖRDÜK
Konuya mevzubahis kişiler olayı daha da netameli hâle getiriyor.
CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, Bolu İtfaiye Müdürlüğü'ne, Belediye Başkan Yardımcısı olarak atadığı dayısının oğlu Sedat Gülener'i getirmişti.
Özcan, toplumdan gelen eleştiri üzerine de “Dayıoğlumun liyakati nedeniyle atamayı yaptım.” dedi.
Liyakat dediğiniz bu muydu? Yazıklar olsun!
Dayıoğlu hem “Otelden sorumlu değilim” deyip hem de aynı bölgedeki başka bir otele nasıl belge verebiliyor?
Onca vatandaşımız, onca çocuğumuz can verdi. Şimdi yargıya hesap verme zamanı!
OTEL SAHİBİ SURİYELİ OLSAYDI!
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, katliam gibi yangın olayında “Ben sorumlu değilim” diyerek suçu savuşturmaya çalışsın, biz şu soruyu soralım; otel sahibi Suriyeli bir girişimci olsaydı acaba Tanju Özcan ne yapardı?
Tüm mesaisini Suriyelilere yönelik düşündüğü kötülüklere ayıran bu belediye başkanı, kendi ağzıyla itiraf etmişti. “Hukuksuzluk yaptım ama pişman değilim” minvalindeki ifadeleriyle Suriyelilere hayatı daha da zorlaştırmak için bin türlü fikir geliştirip hayata geçiren Tanju Özcan, bu otelin sahibi Suriyeliler olsaydı acaba otel sahipleriyle nasıl uğraşırdı?
Mevcut otel işletmecileri tüm eksikliklere rağmen işini nasıl yürüttüyse açığa çıkacak.
Burada Suriyelilere uygulanan çifte standardı konu ediyor değilim. Sorun; kuralların hayattaki karşılığında bir standardın olmayışı… Kişiye göre, insanına göre şekillenen uygulamanın sonuçlarını hep birlikte gördük. Katliam gibi yangın ve acı!
CHP’YE ANGAJE SANATÇILAR
CHP’nin propagandası için günlük mesai harcayan sanatçılar var. Bunlardan biri de Gülben Ergen.
Ergen, bu defa fena yakalandı.
Nasıl mı?
Naaşların alınması için otele gönderilen tırın üzerindeki kızarmış piliç resimleri kamuoyundan tepki çekti.
Tepki vermek normal ama duruma göre pozisyon değiştirmek elbette ilkesizlik olarak açıklanmalıdır.
Ergen, bu olay üzerine X’te şu paylaşımı yaptı: “İhmalden yanarak can veren, yardım çığlıklarına cevap verilemeyen insanlarımızın bedenleri piliç tırlarına mı kondu… Biz ne yaşıyoruz?”
Sonrasında uygunsuz görsellerle donatılmış tırın CHP'li belediye tarafından gönderildiği ortaya çıkınca Gülben Ergen bu tweeti sildi.
Yorum sizin değerli okuyucularım.
CHP’Lİ BELEDİYELER ASLA SUÇLANAMAZ (!)
Farkında mısınız?
Ankara'yı sel bastı.
İstanbul'da insanlar kardan dolayı yollarda sabahlara kadar mahsur kaldı.
İstanbul’da sahilde, belediyenin açtığı çukura çocuk düştü ve ne yazık ki can verdi.
Antalya'da teleferik faciası oldu.
İzmir'de yolda giden vatandaş elektrik akımına kapıldı ve öldü.
Beşiktaş’ta gece kulübünde insanlar yanarak can verdi.
Bolu'da yangında 78 kişi can verdi.
Terör ve yolsuzluğa bulaşanlar da cabası.
Tüm bu olaylarda sorumlu hangi parti? Cevap: CHP.
Peki, CHP tabanı partiden hesap soruyor mu? Hayır.
Tüm olaylarda ya görmezden geliyorlar ya da bir şekilde konuyu iktidara bağlamaya çalışıyorlar.
Bu da bir tıynet ve meşrep sorunu olsa gerek.
Kılıçdaroğlu doğru söylemişti; “Belediyelerde başarı hikâyesi görmek istiyorum” demişti ama olmadı, olamadı. Çünkü bu husus, ‘çap’ meselesidir.
Üstelik CHP’li belediye başkanlarının yol, su, köprü gibi işleri beğenmediklerini düşünüyorum. Sorunun kaynağı hem yetenek ve kabiliyet sınırlılığından hem de daha “afili” alanlara talip olmaktan kaynaklanmakta.
Bunun en bariz örneği, Cumhurbaşkanlığına talip olan belediye başkanlarıdır. Bunu, ırkçılık ve nefret söylemlerini kendine iş edinen başkanlar takip etmekte. Öyle ki belediye işlerine odaklanamamakta ve halkı mağdur etmektedirler.