Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus devlet televizyonundan gazeteci Pavlo Zarubin’e verdiği röportaj bu hafta yayınlandı.
Röportajın belki de en ilginç yeri, Putin’in Batı ile Rusya arasındaki ilişkiler konusunda uzunca bir süre “derin bir yanılgı” içinde olduğunu, bu ilişkilerin arkasındaki temel dinamiği anlamakta çok geç kaldığını söylediği kısım.
Putin, Batı’nın Rusya ile kurduğu ilişkiler konusunda şöyle konuşuyor:
“Başlarda Batı ile gerilimimizin ideolojik olduğunu düşünüyordum. O zamanlar mantıklı görünüyordu - Soğuk Savaş dönemindeydik, farklı dünya görüşlerimiz, farklı değerlerimiz, farklı toplumsal yapılarımız vardı.
Ancak Sovyetler Birliği dağılıp ideolojik farklılıklar ortadan kalktıktan sonra da Rusya’ya yönelik düşmanca tutum değişmedi. O zaman gördüm ki bu gerilim, fikirlerden değil, jeopolitik, ekonomik, stratejik avantajlar peşinde koşmaktan, yani çıkarlardan kaynaklanıyor."
Böylesine açık özeleştiri tonları taşıyan türde bir mesaj, Rusya Devlet Başkanlığı makamından pek sık duyulmaz. Putin’in bu açıklama ile geçmişe yönelik bir özeleştiri veya muhasebeden ziyade ilişkilerin bugünkü duruma dair bir mesaj vermek istediği açık. Putin’e göre artık iyi niyetli yanılsamalara yer olmamalı.
Putin, Moskova'nın kendi önceliklerini Batı'ya açıklamak için her yolu denediğini ama asla ciddiye alınmadığını, sürdürülebilir bir barışı için yaptıkları tüm önerilerin reddedildiğini söylüyor. “İlişkilerde ideolojilerin veya fikirsel ayrılıkların ikincil bir rol oynayabileceği, temelde her şeyin çıkarlarla ilgili olduğu açıkça ortaya çıktı. Temel maddi çıkarlardan başka bir şey yok; her şeyi belirleyen onlar.” diyor.
Putin’in bundan sonra söyledikleri ise çok daha ilginç… Çünkü Rusya Devlet Başkanı, uluslararası dengelere dair çok acımasız bir gerçeği dile getiriyor:
“Dünya yalnızca kendini koruyabilenlere saygı duyar. Çıkarlarımızın arkasında duran bağımsız ve egemen bir güç olduğumuzu gösterene kadar, kimsenin bize eşit davranması mümkün olmayacak."
Putin’in bu sözleri şu ana kadar yaşanan bazı olayları izah ediyor. Ancak daha önemlisi gelecekte yaşanabileceklere dair ipuçları veriyor…
Rusya neden Ukrayna’ya silahlı müdahaleye kalkıştı?
Batı’nın tüm ambargolarına rağmen Rus savaş makinesi neden durmuyor?
Silah üretimi neden Rusya için birincil önemde?
Rusya’nın nükleer savaş konsepti neden değiştirildi?
Putin neden Batılı ülkelerden gelen kınamalara ve tepkilere zerrece önem vermiyor?
Bütün bu soruların yanıtı işte Putin’in dünyadaki ilişkilere dair ortaya koyduğu yaklaşımında gizli. Rusya, sadece güçlülerin saygı gördüğü bir dünyada olduğunu görüyor, uluslararası hukuk denilen şeyin de aslında güçlülerin bir oyuncağını olduğu biliyor ve buna göre hareket ediyor.
Fakat, söylediğimiz gibi, asıl önemlisi Rusya’nın bundan sonra yapacakları….
Dünyanın güç üzerinde döndüğünü düşünen ve buna göre hamleler yapan Rusya, özellikle askeri alanda güçlenmeye devam edecek demektir. Bu, Rusya’nın talepleri konusunda da aynı “ahlaka” referans vereceği anlamına geliyor. Misal, önümüzdeki günlerde Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan gibi ülkeler üzerindeki Rus baskısı artarsa buna şaşırmamalı. Benzer müdahaleliler Moldova ve Baltık ülkelerine doğru da yapılabilir.
Büyük komşumuzun “artık ben de Batılılar gibi davranacağım” demesi, bizim açımızdan da pek hayra alamet değil. Çünkü her ne kadar şu an aramızda bir sorun yok gibi görünse de yarın çıkması muhtemel bir gerilimde karşımızda tek ilkesi güç olan bir muhatap ile karşı karşıya kalacağımızı bilmeliyiz. Türkiye’nin kendi bölgesinde ayakta kalabilmesi için askeri ve mali açıdan çok daha güçlü olması gerekiyor.