Kemal Kılıçdaroğlu kaybetti.

Kılıçdaroğlu ile birlikte “millî” cephede pozisyon almayan tüm muhalif siyasi partiler kaybetti. Muhalif partileri destekleyen akademideki hocaları, muhalefeti uçuk rakamlarla başarılı gösteren anket şirketleri, muhalif medya basın-yayın araçları, seçimde pozisyon alacağını açıklayan ABD Başkanı Biden, küresel güçler, muhalefete destek veren PKK ve FETÖ terör örgütleri hepsi birden kaybetti.

Kaybettiler fakat faturayı yanlış adrese keserek, yeni bir yenilginin zeminini oluşturmaya başladılar bile.

Muhalefetin en büyük açmazı öz eleştiri yapamaması. Sorun alanlarını isabetli bir şekilde ortaya koyamayan; çözüm üretemez ve dolayısıyla da ilerleme kaydedemez.

Beyaz Türklerde böyle bir hastalık var. Saldırgan, ötekileştirici, aforoz edici bir yaklaşım... Aykırı bir cümle kuran anında işinden oluyor. Samimi bir şekilde “neden kaybettik” sorusunu soran; linçleniyor, hain ilan ediliyor.

İşte bu nedenledir ki topu taca atarak suçu dışarıda arayan bir yaklaşımla, pozisyonlarına zarar vermeyecek şekilde yine kurgu fikirler beyan ediyorlar. Sahicilikle alakası olmayan, hakikati aramaktan uzak bu yaklaşım, kendilerini hep geriye götürüyor, farkında değiller!

TRT’DE TEAMÜLLER DEĞİŞMEDİ

Kılıçdaroğlu neden kaybetmiş? Medya adaleti yokmuş da ondan! İşte size koca bir yalan daha… Bu iddia neden gerçeği yansıtmıyor, değerlendirelim.

Bu iddiayı ortaya koyarken argümanlarının temeline TRT’nin yayınlarını koyuyorlar. Peki, TRT’nin mazisine bakalım. Kamu yayıncısı olan devlet kanalı, 1964’ten bu yana ana haber bültenlerinde protokol haberlerini ekrana taşırken ve siyasi partilerin ekran sürelerini belirlerken kurum kültürü ile hareket etmiştir. Yayın politikası belirlenirken Meclisteki sandalye sayısı esas kabul edilmiştir. İktidar partisi, ana muhalefet partisi ve diğer muhalif partiler, ekranda kendilerine yer bulurlar. Neye göre? Ölçü, senin partinin toplumdaki karşılığı ile ilgili bir şey. İktidar olmayı başaran, daha fazla yer alır. Muhalif bir partinin ekran süresinin iktidarla eş değer görüldüğü, TRT tarihinde görülmemiştir. Bu zaten eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu teamül TRT’nin yönetiminde solcu bir anlayış varken de böyleydi. İsmail Cem, TRT Genel Müdürü olarak göreve getirildiğinde tamamen iktidar yanlısı bir yayın ortaya koymuştu. Bunu konuşan var mı? Yok!

Soru şu: Erdoğan 2002’de Başbakan olarak seçildiğinde TRT sayesinde mi başarı elde etti?

Cevap çok net. Bugün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının ilk 26 senesinde TRT ekranında yok sayıldı.

Millî Görüş partilerinin başkanı Necmettin Erbakan, 1994’te yerel seçimlerde büyük başarı elde ettiğinde TRT’yi bırakın Türkiye’deki medya gruplarının tamamına karşı savaş veriyordu.

Bugün, “Kılıçdaroğlu vatandaşa ulaşamadı” diyenler yine koca bir yalanı pazarlama çabasına girmiş durumda.

MUHALİF MEDYADA ERDOĞAN’A SANSÜR

Dünyada diktatörlükle yönetilen ülkelerdeki gibi medyamız; bir televizyon kanalı ve devletin çıkardığı bir gazeteden ibaret olsaydı “evet bu iddia doğrudur” derdik. Fakat bugün ekranlarında Recep Tayyip Erdoğan’a yer vermeyen, objektif ve tarafsız bir cümle bile kurmayan kaç muhalif televizyon kanalı var?

Türkiye’de muhalif medya oldukça etkili bir güce sahip. Fanatik derece Kılıçdaroğlu yayını yapan yedi televizyon kanalı var. Basında on gazete Kılıçdaroğlu’nun militanı gibi faaliyet gösterdi. Sayısız internet haber sitesi yine altılı masa için çalıştı. Bununla birlikte sosyal medyadaki sayısız kanal yine Kılıçdaroğlu için seferber oldu. Üstelik tüm bu kurumların bütçe gibi bir sorunları yok. Çünkü “fondaş medya” adı altında zaten yurt dışından ziyadesiyle ihya edilmekteler.

SOSYAL MEDYA KILIÇDAROĞLU’NA ÇALIŞTI

“Medya adaletli değildi” cümlesi evet doğrudur. Bence de değildi. TRT başlığını açanlara Twitter, Instagram ve Facebook dosyasını açmak lazım. Bu devasa büyüklükteki küresel güçler, seçimde Kılıçdaroğlu tarafında pozisyon aldı. Erdoğan taraftarlarını kısıtladı. Kılıçdaroğlu taraftarlarının görünürlüğünü artırdı.

Yeni medya, algıların yönetiminde hiç şüphesiz çok etkili. Özellikle gençlik üzerinde yönlendirici etkisi çok derin olan bu yapı, binlerce bot hesap üzerinden büyük operasyon yürüttü. Seçimlere yalan ve dezenformasyon üzerinden müdahale eden bu yapı, tamamen Erdoğan aleyhtarı.

Erdoğan, diktatör olsaydı bu mecraları çoktan kapatırdı. Fakat dezenformasyonla mücadele ederiz deyip demokratik yöntemlerde ısrar ediliyor ki bu iyi bir şey.

Üstelik seçimlerde Muharrem İnce’ye kaset operasyonu da Twitter üzerinden yapıldı. Kim yaptı iğrenç müdahaleyi?

Kirli tuzakların içinde, çöpe-çamura bulanmış kişiler medya üzerinden ajitasyon yapmaya çalışıyor. Fakat gerçekler susmaz, konuşur.

Çok uğraştınız, algıları kendi çukurunuza çekmek için.

Küresel güçleri ve büyük sermayeyi yanınıza aldınız ama başaramadınız!

Nedeni; medyanızla birlikte tüm katmanlarınızla beraber sizler, iyi niyetli değilsiniz!

Dürüst değilsiniz!

Yerli değilsiniz!

Millî değilsiniz!