Her şeyden önce şunu söyleyelim:

Herkes inanıp inanmama özgürlüğüne sahiptir.

Allah (cc) bu özgürlüğü kuluna tanımıştır.

Kimse kimseyi inancından/inançsızlığından dolayı ne ayıplayabilir, ne de zorlayabilir.

Allah’ın verdiği bu özgürlüğü, kim olursa olsun, kimsenin kısıtlama ya da alma yetkisi yoktur.

Konumuz ya da takıldığımız nokta, inandığını söylediği halde inançsızmış gibi davranan, dinin ilkeleri ortada olduğu halde karşı gelen, söz, tutum ve davranışları ile inancının emirlerine karşı çıkışları olan insanların cesaretidir.

Bu durumu “Cahil cesur olur” cümlesiyle açıklamak yetersiz olacaktır.

Ha, şunu da buraya ekleyelim; inandığını söyleyen birisine yok sen inanmıyorsun deme lüksümüz de olamaz.

Hz. Peygamber’in (sas) bu konudaki uyarısı bellidir: Kalbini açıp da baktın mı?

Kimsenin kalbini açıp bakma, inanıp inanmadığını test etme ve karar verme yetkimiz yoktur.

Lakin, inandığını söyleyen kişi nasıl oluyor da dinin temel yaklaşımını sorgular hale geliyor, işte bunu anlayamıyoruz.

Dinde olan bir şeyi yokmuş gibi, dinde olmayan bir şeyi de varmış gibi gösterme yetkisi, cüreti nereden alınır, anlaşılır gibi değil.

İslam hayatın tüm alanlarını kuşatır.

İman etmiş kimse “Din hayatımın şu alanına karışabilir, şu alanlarına karışamaz” deme “özgürlüğüne”/keyfiliğine sahip değildir.

Diyanet İşleri Başkanı’nın son açıklamalarına verilen tepkilere baktığımızda, söylenen ifadelere karşı gelenler neye tepki koyuyor, neyi reddediyor insan anlamakta güçlük çekiyor.

Dinin reddettiği, yasakladığı şeyleri söylemenin neresinde hata ya da karşı çıkılacak bir durum var?

Doğru olanı söyleyemeyeceksek, inandığımızı dile getiremeyeceksek ne söylediğimizin, neye inandığımızın ne önemi olabilir?

Türkiye’de dini değerlere kin ve nefretle yaklaşan, kafadan düşman, ama sorduğunuzda kendisi de Müslüman olan bir azınlık var; İslam’a ve İslami olan her şeye nefretle bakan, sesleri bir şekilde gür çıkan bir güruh bu.

Onlar, millete de, milleti millet yapan değerlere de düşmanca yaklaşırlar.

Onlara göre dinin hükümlerinin bir önemi yoktur; aslolan insanın kalbinin temiz olmasıdır.

Müslüman olduğunu söyleyen kimse, dinin emir ve yasaklarını uygulamada eksiklik gösterse de, bu emir ve yasakları diliyle reddetmemelidir.

Bu millet bağımsız kalabildi ise canlarını ulvi değerler uğruna gözlerini kırpmadan verebilen insanların fedakârlığı ile oldu bu.

Şairimiz, Akif bunu ne güzel dile getirmiştir: Hakkıdır Hakka tapan milletimin İstiklal.

İslam’ın Müslüman’a sunduğu ulvi değerleri aşağılamak, aşağı göstermek kimsenin hakkı değildir.