Sosyal ağlar hayatın olmazsa olmazı.

Sosyal ağlarda bulunarak sosyalleşmenin asosyallik saltanatı akıllı telefonlarla da sarsıldı bir hayli.

İnternet ortamı sanallık ile anlamlandırılmıştı.

Sanal… Yani sanılan. Gerçekte olmayan. Gerçek gibi, ancak gerçek olmayan.

İyi ama, neredeyse bütün dünya genci ve yaşlısıyla bu sanallığın içinde ve şimdiki vakitlerin gerçeği bu.

Ve fazlasıyla gerçek.

Hayatı boyunca kamyon direksiyonu sallayarak maişetini kazanmış 70 yaşındaki dayım bile, 70 yaşından sonra internet kullanmaya başladı ve oldukça da başarılı.

Ülkede olan bitene sosyal ağlarda tepkisini veriyor.

İşin sanallık boyutu çoktan gerçekliğe karıştı.

Eski usulde olsa ajansları dinler, kahvehanede üç beş ahbabıyla gevezelik ederdi.

Hangisi daha iyi, kötü bunu tartışacak değilim.

Her dönem, kendi ortamını var ediyor.

Kahvehaneler türediğinde insanların, kahvehane buluşmalarına karşı verdiği tepki ile bugün internete verdiği tepki arasında ne fark var ki?

İnternetin ilk zamanlarında (yaygınlaşmadığı zamanlar demek daha doğru), masaüstü bilgisayarların henüz her eve girmediği zamanlar bir asosyallik yaşandığı doğru.

Halkın, henüz yüzde doksanı internet denilen fenomenle tanışmamıştı ve hayat o günkü alışkanlıklarla akıyordu.

Bugün başka bir mecrada. İnsanlar masaüstü bilgisayarlara bağlı kalmak zorunda değil. Akıllı telefonlar sayesinde, gök kubbenin altında geziniyorlar ve bir yandan da iletişim halindeler.

İletişimin niteliği sorgulanabilir elbette.

Nitelik sorununu ne zaman yaşamadık ki?

Klavye ile iletişim kuranlar yeni bir selamlaşma ve veda dili bile geliştirdiler. Geliştirmekle kalmayıp gerçek hayata bile taşıdılar.

Meselâ, kib diyorlar ayrılırken. İlk kez duyduğumda kib de ne ya hû demiştim.Kendine iyi bak demenin klavyecesiymiş. Slm, selam; aeo, Allah’a emanet ol. Nbr,naber…

Eğlenceli.

Mesela bu yazıyı aynı dil ile yazsaydım şöyle başlayacaktı.

Ssyl ağl hytn olmzs olmzı artk.

Ssysl ağl klnrk syslşmk assyls sltntı akl tlf…

Eminim böyle yazsam okumak ve anlamakta zorlanmayacaklarınız vardır.

Şaka elbette.

Bu klavye dili, selâmlaşma ve veda ifadelerinde bir şirinlik olarak kalacak.

Kerli ferli heriflerin her zamanki abus çehreleriyle eleştirileri oluyor.

Keyifsiz, sinir bozucu bir mürebbîlik ile sosyalleşemeyecekleri de aşikar.

Bu abus bakışın, tarihin hiçbir döneminde kimseye bir hayrının olmadığı bir gerçek.

Aynı zihniyet, kendisi de klavye kullanarak sosyal ağlarda eleştiriler yapıp,

fikrini beyan ederken, sosyal ağ kullanıcılarına saldırıyor.

“Klavye mücahidi” diyor meselâ.

Hunharca komik, hunharca zavallıca.

İçinde olmaktan kaçamadığı sosyal ağlarda bu eleştiriyi yaparken onu nasıl tanımlamamız gerekir kendi mantığıyla sizce?

Klavye çıkıntısı?

Klavye ekurisi?

Klavye huysuzu?

Klavye muhalifi?

Klavye kasıcısı?

Bana kalırsa bu tanımların hepsi olur ve yakışır da haspama.

İnsan sözünden ibarettir. Sosyal ağlarda yahut sosyal hayatta.

Sözü olanın sözünü söyleyebileceği her platform caridir.

Yeter ki, söyleyecek adam gibi sözü olsun.

Buna sosyal ağlarda eleştirmek de dahil.

Sessiz sedasız, selâmsız sabahsız gelip, abus suratla bir köşeye oturulmasındansa, tebessüm ile edilen slm ve nbr’e fitim ben.

O kadar mı?

Vallahi o kadar…

Kib.