Müslümanların üç hareminden birinin bulunduğu Filistin toprakları, Siyonist Yahudilerin İngilizler tarafından Ortadoğu’ya kondurulmasıyla birlikte işgal altında.
Siyonist Yahudiler bu coğrafyanın haydudu haline gelmiş durumda.
Ahlaksız, duygusuz, kural ve norm dışı bir topluluktan bahsediyorum.
Siyonist olmayan herkesten nefret eden ve kendileri dışındaki her insanı böcek mesabesinde gören hastalıklı bir topluluk, İsrailliler. Bu çerçeveye İsrail’deki her siyasi parti, cemaat ve grup giriyor. “İsraillinin ılımlısı” olarak görülen kısım, en aşırısından farklı değil. Hepsi işgali onaylıyor ve ebedi olarak Filistin topraklarında kalıp işgali genişletmeyi amaçlıyor. Kendi içlerindeki ayrılıklar sadece ve sadece yöntem tercihinde farklılaşıyor.
Haydutlukta geldikleri seviye ortada; son 20 ayda Gazze’de büyük soykırım, Lübnan, Yemen, Suriye’ye işgal girişimleri ve bombalamalar, son olarak da açılan İran dosyası.
İran’a saldırırken de yine tüm savaş suçları işleniyor. Televizyon binasından hastane bombalamaya kadar yine aynı İsrail sahnede.
İsrail saldırganlığı, yayılmacılığı, haydutluğu kuralsız ve sistem dışı bir şekilde önümüzde duruyor.
Ve böyle bir terörist yapı, ABD ve Avrupa ülkelerinin koruması altında iş tutuyor.
Kısacası normları belirleyenler, norm dışı aktörü koruyor.
Çünkü o haydut yapı, hepsini farklı yöntemlerle esir almış.
İsrail bölge için büyük tehdit!
Ülke sath-ı mailinde bu realiteye dair tedbir almalıyız.
Peki, ortada böyle rezil ve ahlaksız bir yapı varken Türkiye hangi yönde önlem almalı?
TÜRKİYE SAVUNMADA ÇITAYI YÜKSELTİYOR
Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajının altını çizelim. Sn. Erdoğan, “Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada müessir bir güce dönüştürme hedefimizde hiçbir sapma olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bugün dünden daha iyiyiz, daha güçlüyüz, daha ileri bir konumdayız. İnşallah yarın bugünden de güçlü olacağız” ifadelerini kullandı.
Recep Tayyip Erdoğan yirmi yıldır ülkeyi zor günlere hazırlıyor.
Selçuk Bayraktar’ın ve yüzlerce girişimcinin önünü açan ve savunma sanayiinde Türkiye’ye çağ atlatan bir lider olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihe geçmiştir.
Erdoğan İsrail’in pervasızlığının farkında ve tehdidi çok iyi görüyor.
İsrail bugün İran’a saldırıyor, yarın Türkiye’ye saldırmayacağının bir garantisi yok.
Bölgede serseri mayın gibi gezinen bir katil var. Ve bu kan emici yarasa büyük güçlerin koruması altında.
Lafı uzatmaya gerek yoktur.
Türkiye, nükleer güç olmak zorunda.
Saldırmak için değil, caydırıcı olmak için.
İki elin parmaklarını geçmeyen ülkeler nükleer silah sahibi olmuşlar ve kendileri dışında kimsenin buna tevessül etmesini istemiyorlar. Ülkeleri tehdit edip, baskı kurup, zorbalıkla müdahalede bulunuyorlar.
İsrail terörist yapısının başbakanı Netenyahu, “İran nükleer güç olmamalı ve hatta Pakistan’ın da bu kabiliyeti elinden alınmalı” dedi.
Haydutluk tam anlamıyla bu!
Bakınız, nükleer silahlar, sadece bir savaş aracı değil; aynı zamanda diplomatik ve askeri caydırıcılık bakımından da büyük bir stratejik unsurdur.
Uluslararası kuruluşların açık kaynak verilerine göre dünyadaki nükleer başlık sayıları şöyle sıralanıyor:
Nükleer silahlara en çok yatırım yapan ABD'yi sırasıyla Çin, Rusya, İngiltere, Fransa, Hindistan, İsrail, Pakistan ve Kuzey Kore takip etmekte.
Şimdiye kadar bu silahlar dünya çağında iki kere kullanıldı. ABD, Japonya’nın iki şehrine gönderdi nükleer bombaları. Bu saldırıda 240 bin kişi öldü ve bombalanan iki şehir, yerle bir oldu.
Bu silahlar daha çok dokunulmazlık elde etmek için üretiliyor. Aksi takdirde nükleer güç sahibi iki ülkenin karşı karşıya gelip de bu silahları kullanması olası değil. Çünkü kullanıldığı takdirde dünyanın yarısı yok olabilir.
Bu kapsamda yaşanan bir örnek var; meşhur Küba füze krizi.
Küba Füze Krizi, Ekim 1962’de dönemin iki süper gücü olan ABD ve Sovyet Rusya’sını karşı karşıya getiren ve dünyayı nükleer savaş tehdidi altında bırakan bunalımdır.
Soğuk savaşın önemli dönüm noktalarından biri olmuştu bu olay. İki ülke Küba nedeniyle karşı karşıya geldi, nükleer tehditler savurdular ama iki ülke de bu silahları birbirlerine dönük kullanamadı.
Gelinen aşamada şunu söyleyebiliriz.
İsrail’e hak olan neden başka ülkelere haram oluyor?
Türkiye, bu bölgede kalıcı olmak istiyorsa nükleer güçte tekel olarak kalmak isteyenlere boyun eğmemeli ve çalışmalara başlamalıdır. Teknoloji transferi de mümkün bu kapsamda. Pakistan iyi bir seçenek olabilir.
Ülkemizin bu alanda yetişmiş derin bilgiye sahip insan kaynağı mevcut.
Siyasi irade, Türkiye’yi bölgede lider ülke yapmak için çırpınıyor. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutlaka bu konuyu gündemine alacağını düşünüyorum.
Ülkemiz var olsun, haydutlar ve katiller kahrolsun.