Türkiye lezzet haritasında bir şehir

Doğu’nun yüksek dağlarına yaslanmış, göğünde turnaların hâlâ özgürce uçtuğu, gölünde inci kefalinin tersine aktığı bir şehir: Van. Bin yıllık kalelerin gölgesinde, medeniyetlerin fısıltısını taşıyan taş evlerin arasında dolaşırken birden burnunuza bir tandır kokusu çalınır. Toprak ve ateş arasında doğan bu koku, bir yemeğe, bir kültüre, bir geçmişe ve bir halkın sofrasındaki kadim bir duaya aittir. Van Kültür Yolu Festivali işte tam da bu kokuların, seslerin, ellerin ve kalplerin birleştiği bir sahneye dönüşüyor. Sanatla, müzikle ve halk oyunlarıyla bezeli bu büyük şölenin en güçlü ve en kalıcı izdüşümü ise şüphesiz mutfakta, tencerede, hamurun arasındaki sabırda, etin usul usul pişirildiği közde saklı.

Kültür Yolu’nun sofrası:

Van Kültür Yolu Festivali yalnızca bir sanat ve müzik şöleni değildi elbette. Bu festival aynı zamanda bir damak hafızası haritası... Bu rotadaki her mekân, bir hikâye anlatır. Mekânların sahipleri, yalnızca işletmeci değil; birer anlatıcı birer kültür taşıyıcısıdır. Her tabak, bir ninenin duasıyla başlar, bir ustanın alın teriyle tamamlanır, bir misafirin hayretiyle son bulur. Van’da yemek, karın doyurmaktan ibaret değildir. Burada yemek, bence bizatihi yaşanır. Çatalın ucunda bir nesil, kaşığın dibinde bir tarih, damağınızda ise Van’ın kendisi kalır.

1 ay kadar önce Van Ticaret Odasında yerel üreticileri global alıcılarla bir araya getiren bir toplantı için Van’daydım. Aslında Tüm Kültür yolu festivallerine aksatmadan gitmeye çalışıyorum. Bu sefer Van Havalimanı tadilatta olduğundan azaltılan uçak seferîlerinden dolayı gidemedim. Ancak gidemesem de Van Kültür Yolu lezzet duraklarının birçoğunu tanıyordum. Liste önüme geldiğinde bu yıl da festivalin lezzet rotasında, her biri bir halk anlatısını taşıyan özel mekânlara şahit oldum. Her biri Van’a ait yörenin kokusunu, dokusunu ve yaşanmışlığını sofrasına taşıyordu.

Hadi gelin, Van lezzet noktalarına ve yerel lezzetlerine detaylı bakalım

Matbah-ı Van – Gonca Hanım ile Murtuğa’nın Peşinde

Kahvaltının memleketi Van’da güne başlamanın en doğru adreslerinden biri Matbah-ı Van. Gonca Hanım’ın özenli elleriyle kurduğu bu sofrada, murtuğa sadece bir yemek değil; bir sabah duasıdır. Un, tereyağı ve yumurtanın kadim uyumu, Van’ın yüksek ovalarından gelen buğdayın hikâyesiyle birleşiyor. Bahçivan Mahallesi’ndeki bu mekânda, sıcak çayın yanında servis edilen murtuğa, geçmişten bugüne uzanan bir annelik hissi taşıyor: sade, güçlü ve besleyici.

Adem Şef – Mencel Kavurmanın Hünerli Sahnesi

İpekyolu Bulvarı üzerinde konumlanan Adem Şef’in mekânı, kente dışarıdan gelen her misafirin ilk uğrak yerlerinden. Adem Bey’in aşkla pişirdiği Mencel Kavurma, yalnızca bir et yemeği değil; Van yaylalarında serin rüzgârlarla otlamış hayvanların doğallığını taşıyor. Mencel otu ile kavrulan etin her lokması, yörenin dağ havasını sofranıza getiriyor. Bu yemek, doğanın sadeliğini ve insan emeğini aynı tencerede birleştiriyor.

Safiye – Erik Kızartmasıyla Kadim Bir Sofra

Meçhul Asker Sokağı’nda, zamanı durduran bir mekan: Safiye restoran. Geleneksel Anadolu mutfağını yaşatma aşkıyla yola çıkılan bu restoranda, Van’a ait az bilinen ama bir o kadar değerli lezzetler sunuyor. Erik kızartması, yaz sonu toplanan ham eriklerin suda yaklaşık 2 saat bekledikten eriklerin suda kavrulur ve şeker eklenir cevizle servis edilir. Bu lezzet bir tabakta yazdan kalan serinliği taşıyan bir tatlı. Her lokmada çocukluğunuzu, bağ bozumunu, annenizin serin gölgeli mutfağını hatırlarsınız.

Öz Pulatlar Unlu Mamulleri – Keteyle Geçmişe Yolculuk

Hafiziye Mahallesi’nde, eski cezaevinin yakınındaki bu fırın, sabahın ilk ışıklarıyla açılıyor. Sinan Bey’in önderliğinde, İçli Van Ketesi, Van çöreği, Taptapa ekmeği ve tandır lavaşı, kadim hamur işçiliğinin bugünkü temsilcisi. Taş fırından yeni çıkmış ketenin mis gibi kokusu, mahallenin çocuklarını sokağa döküyor. Tandır lavaşı ise yalnızca bir ekmek değil.

Şamran Restorant – Şamik Kebabıyla Lezzetin Destanı

Hatuniye Mahallesi’nde yer alan bu restoranın ismi bile başlı başına bir efsane: Şamran. Urartu kraliçesi Şamran’ın adıyla anılan bu mekân, Emrah Bey’in vizyonuyla Van’ın kebap kültürüne yeni bir soluk katıyor. Şamik kebabı; etin, baharatın ve közün aşkını yansıtan bir başyapıt. Her porsiyonunda sabırla beklenmiş bir gece, her lokmada göl kenarında geçirilen yaz akşamları gizli.

Asur-i Han Sofrası – Edremit’te Helise Zamanı

Yeni Sahil Yolu’nda, Fidanlık Parkı içinde yer alan bu mekân; Van Gölü’ne nazır, geçmişi bugüne taşıyan bir durak. Seyit Usta’nın ellerinde şekillenen Helise, aşureyle benzerliğiyle dikkat çeken fakat daha sade ve yöresel dokunuşlarla zenginleşen bir yemek. Buğday, et ve sabırla karıştırılmış saatler… Helise, paylaşmanın, birlikte olmanın ve bereketin simgesi.

Kaya Usta – Van Kıymalısının Ustası

Seyrantepe Mahallesi’nde, Erciş Yolu’nun kenarında yükselen Kaya Usta’nın mekânı, Van kıymalısının çıkış merkezi gibi. Kaya Bey ve ustaları, hamurla eti birleştirme sanatında ustalıklarını konuşturuyorlar. İncecik açılmış hamurun üzerine serilen kıyma ve baharatla yapılan bu lezzet, Van’ın taş fırın geleneğini sürdürüyor. Kıymalı, burada bir kahvaltılık değil, başlı başına bir öğün, bir durak, bir anıdır.

Van Menceli – Bademli Yahni ve Burhan Bey’in Sofrası

Bahçivan Mahallesi’nde bir başka güzellik: Van Menceli. Burhan Bey’in sahipliğinde, bademli yahni gibi özel lezzetler tabir caizse burada can buluyor. Van’ın bademiyle hazırlanan bu et yemeği, yumuşaklığı ve aromasıyla damakta kalıcı bir iz bırakıyor. Modern bir yorumla sunulsa da özünde annesinin mutfağından kopmamış bir tarifin kokusu var.

Norduz Sofrası – Gürpınar’dan Gelen Kavurma

Gürpınar’ın yükseklerinde doğan Norduz’un, adı bile yürek ısıtıyor. Coşkun Bey’in yönettiği bu mekânda sunulan Van kavurma, yalnızca etin değil, dağların, kuzuların ve yaylaların öyküsüdür. Milliyet Bahçesi içerisinde yer alan bu durak, doğayla iç içe, sade ama derin bir lezzet sunuyor. Kavurma burada, ömrünü çobanlıkla geçiren bir neslin mirası. Ayrıca yöresel Van kahvaltısı ve yerel yemekleri de çok beğenilen bir lezzet durağı

Tariria Gastronomi Merkezi – Gari Pilavının Yeniden Yorumlanışı

Edremit’te Van denizinin kenarında, Bekir Kaya öncülüğünde kurulan bu merkez, gastronomiyi yalnızca bir lezzet değil, bir eğitim ve kültür köprüsü olarak görüyor. Gari Pilavı, pirinç, gari otu ve etin aynı potada kaynaştığı, Van’ın kış hazırlıklarını anlatan bir yemek. Tarira’da her yemek, bir anlatı, her lokma bir eğitimdir.

Piramit Ev Yemekleri – Faruk Bey ile Sengeser’e Dönüş

Şerefiye Mahallesi’nde, anne yemeğinin sıcaklığını sunan bir mekân: Piramit. Faruk Bey’in sahipliğinde, Sengeser gibi nadir bulunan yemekler burada gün yüzüne çıkıyor. Dana kuşbaşı et, yeşil mercimek, soğan, zeytinyağı, salça, tuz, karabiber, üzeri için yoğurdun kurut hali ve aşk… Bu yemeğin sırrı, pişireni tanımadan tam olarak çözülemez. Sengeser, Van'ın sade ama karakterli mutfak kimliğinin nişanesi.

Kısmet Restorant – İnci Kefaliyle Bütünleşen Edremit Ruhu

Van Gölü kıyısında, Yeni Cami Mahallesi’nde yer alan bu balıkçı, yalnızca bir restoran değil; bir gölün ruhunu sofraya getiren mekân. Ferit Bey’in sahibi olduğu bu restoranın spesiyali olan Van balığı (inci kefali), göç zamanında avlanmayan, korunarak saygı gören bir lezzet. Tavası, ızgarası ya da buğulamasıyla servis edilen balık, Van halkının doğayla kurduğu dengeli ilişkinin simgesi.