Küresel bir salgının tam da içindeyiz.

Haftalardır uzmanlar “evde kalın!” çağrısı yapıyor.

Bir bakıyoruz tüm elit geçinenler sahillerde…

Hem tüm cahil yaşantısıyla sokaktalar, hem de ellerine telefonu alınca “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” diye kampanya yürütüyorlar.

Evinde kalmaya devam ediyorsan, zaten sokak senin ilgi alanına girmiyor.

Sokaktan içeri girmek için yasak bekliyorsan, zaten sen eğitilmezsin!

Yasakçı zihniyeti seslendiren bir de belediye başkanı var.

Ekrem İmamoğlu da sokağa çıkma yasağı isteyenlerden…

İmamoğlu: “Türkiye için olmuyorsa, en azından İstanbul için kontrollü bir kısıtlama bekliyoruz” dedi.

İlginç bir tenakuz var.

İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde otobüs seferlerinin sayısını azaltmıştı. Bu nedenle otobüslerde sosyal mesafe korunamadı ve yolcular riske atıldı.

İmamoğlu eğer tedbir anlamında yasak istiyor idiyse, neden kendi inisiyatif alanında seferleri artırmak yerine azaltmaya gitti? Neden tedbir almadı?

Tamam peki, ille de yasak diyorsanız İmamoğlu için bir yasak geldi. Artık toplu taşıma araçlarında ‘sosyal mesafe koruması’ zorunluluğu getirildi. Seferleri azaltmak bu kurala aykırı görünüyor Sn. İmamoğlu!

Şimdi gelelim işin aslına…

Koronavirüsle mücadelede kontrollü kısıtlama kapsamında;

Yurt dışına çıkış yok.

Şehir dışına çıkmak yasak.

Parklar, sahiller, ormanlar yasak.

AVM’ler kapalı, kafe ve restoranlar sadece paket servisi yapabiliyor.

Otuz büyükşehirin tamamında tedbirler artırıldı.

Şehirlerarası seyahatler valilik iznine bağlandı.

Yurt dışı uçuşlar tamamen sona erdirildi.

Okullar tatil kalmaya, üniversiteler uzaktan eğitim vermeye devam edecek.

 

Bu tabloya baktığımızda önlemler gerektiği zaman gerektiği kadar hayata geçiriliyor.

Ayrıca yetkililer çok kapsamlı istişareler ve veriler ışığında, halk sağlığı ve ülke menfaatini koruyacak şekilde kararlar almaktalar.

Böyle bir süreç işliyorken vatandaşların kurallara uyması, uyum göstermesi elzem. Süreci sabote etmeye dönük söylemleri yaymak yanlış ve “kafama esti, yasak isteyeyim” anlayışı çok banel kalıyor. Bu söylemi en çok da FETÖ’cülerin yaydığını gözlemliyoruz. Bir de araya KHK’lıların göreve teslimi ile alakalı kampanyayı sıkıştırıyorlar. Kusura bakmasınlar, ülke gündemi ne kadar yoğun olursa olsun hiçbir zaman kendilerine fırsat verilmeyecek! Allah FETÖ’cülere, APO’culara fırsat vermesin.

Parantezi kapatalım ve konuya devam edelim.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI NEDEN İLAN EDİLMİYOR?

 

Yasağı istemek, konuyu tek gözle görmek gibi…

İlan edilen kısıtlamalar, süreci yönetmek bakımından yeterli.

Yetkililerle irtibatlı olan bilim adamlarının da kanaati bu yönde.

Konu; sofistike ve girift tarafları oldukça fazla.

Ölçüsüz önlemlerin bedeli ağır olabilir.

Devleti yönetenler bu konuyu tüm başlıklarıyla ele almakta.

Sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi demek, ekonominin tamamen durması demek…

Gerekmediği sürece neden bunu yapalım ki?

Devlet politikalarında ‘ölçü ve denge’ elzemdir.

Devlet adamları konunun vatandaşa dönük tarafını da düşünmek zorunda.

Vatandaşın temel ihtiyaçlarını ilgilendiren sektörlerin çalışmaya devam etmesi gerekir. Kamunun hizmetleri sunması, durdurulamaz.

Gündelikçi çalışanların durumu yine önemli bir başlık… Bu insanların geçimlerini sürdürmesi lazım.

Yasağı istemek kolay ve fakat yasağı ilgilendiren çok başlık, sayısız kişi var.

 

Kamu otoritesi süreci dinamik bir şekilde yürütüyor.

İhtiyaç hasıl olursa, gerekli görülürse sokağa çıkma yasağı da ilan edilir.

Fakat şimdilik kendi yasağımızı kendimiz ilan edeceğiz ve buna kararlılıkla uyacağız.

Gönüllülük, bilinçli vatandaşlık, sağlıklı anlayış bunu gerektiriyor.