Demokrasinin en mükemmel yönetim biçimi, milletin verdiği kararın da ‘La yusel’ olduğu kanaati, defolu bir kanaattir.
‘Millet yanlış yapmaz’ söylemi, kasıtlı yanlış bir söylemdir. Millet bal gibi yanlış yapar.
Millet yanlış yapmasaydı, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz Hüseyin şehit edilir miydi!
Tarihimiz boyunca, milletin yanlışlığı sonucu uğranılan binlerce musibet örnek verilebilir. Şu başımıza gelen toplumsal musibetlerin birçoğunun müsebbibi milletin yanlış yapmasıdır. Bu sebepledir ki, ‘Bir toplum nefsinde olanı değiştirmedikçe, Allah onları değiştirmez…’
Milleti yanlış yapmaz olarak düşünmek eşyanın tabiatına aykırıdır. Milletin yanlışlığı, kendisine mensup bir ferdin veya topluluğun yaptığı yanlışlardan daha geniş, daha vahim sonuçlar doğurmuştur hep.
Tehlikelerin en büyüğü; hiç şüphesiz bir milletin kendisi olmaktan çıkıp bir topluluğa dönüşme tehlikesidir. Ve biz, bu tehlikenin içinde çok uzun yıllardır kucak kucağa bulunmaktayız. Hükmen millet sayılsak da fiilen ‘millet’ olmayı, milletçe yaptığımız yanlışlıklar yüzünden yitirmiş durumdayız. Bunun bütün emarelerini, bir toplu taşıma aracına bindiğinizde hemen görebilirsiniz.
Sokakta yürürken karşılaştığınız birçok olayda bunu müşahede edebilirsiniz. ‘Emri bil mağruf, nehyi anil münker’i (mealen-iyiliği tavsiye, kötülükten uzaklaştırma) terk etmiş toplumlar, temiz su devri daimi kesilmiş, su birikintisine benzer. Temiz su devri daimi olmayan birikinti sular, kokmaya-kokuşmaya mahkumdurlar. ‘Millet’ temiz suyla devri daimi sürekli olan toplumlara denir. Milletler bu devri daimi devre dışı bırakmakla, yapılabilecek en büyük yanlışlığı yapmış olurlar. Ve hızla millet olmaktan çıkıp birbirine bağları kopuk fertlerden oluşan topluluk haline dönerler.
Millet yanlış yapar, eğer böyle olmasaydı benim ‘Yes Wallah’ dememe mücbir bir sebep olmayacaktı.