Zeytin ve Zeytinyağı… Binlerce yıldır ülkemizin bereket sembolü, barışın dalı, soframızın bereketi. Bu lezzetin hikâyesi, toprakla gökyüzü arasında sessiz bir dua gibi başlar; kökleri derinlere, dalları umutlara uzanır.

Bugün bu alanda faaliyet gösteren 3 markayı size anlatacağım…

Onursel Zeytincilik

Altınova’dan dünyaya açılan zeytin yolculuğu

Altınova’nın bereketli topraklarında doğan Onursel Zeytincilik lezzet dolu bir hikâyenin taşıyıcısı. Bu bir üretim serüveni ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir mirasın, emeğin ve tutkuyla yoğrulmuş bir hayalin adı.

Hüseyin Bozkurt’un hikayesi

Kurucusu Hüseyin Bozkurt’un yaşamı, zeytin ağacına benzeyen bir yolculuk… 1957’de Altınova’da doğan Bozkurt, dedesi Ahmet Tevfik Bozkurt’tan aldığı sağlam değerlerle büyümüş. Yıllarca bankacılık sektöründe çalışmış, sonra hayatın en doğal noktasına, toprağa dönmüş. 2003 yılında emekli olduğunda, yılların birikimini köklerine ve tutkularına dönüştürerek Onursel Zeytincilik’i kurmuş. Sadece kendi ailesinin değil, Ayvalık’ın ve Altınova’nın zeytin mirasını da yaşatacak bir dünya marka oluşturmuş. Hüseyin Bozkurt’un katkıları kendi işletmesiyle sınırlı değil. O, zeytin ve zeytinyağı kültürünü Türkiye’de anlatan bir elçi. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) üyeliğinden Zeytin Dostu Derneği Yönetim Kurulu’na, Ayvalık Ticaret Odası Duyusal Tadım Laboratuvarı’ndaki tadım uzmanlığından Köy TV’de hazırlayıp sunduğu “Zeytinin Yolculuğu” programına kadar sektöre dokunduğu her alan, onun bu işe ne kadar gönülden bağlı olduğunu gösteriyor. Zeytinyağı kalite yarışmalarında aldığı uluslararası ödüller, Ayvalık’ın ve Türkiye’nin adını dünyaya taşıyor.

“Tarladan sofraya doğallıkla”

Bu işletmenin felsefesi basit ama çok güçlü: “Tarladan sofraya, doğallıkla.” Hiçbir aracı olmadan, hiçbir katkı eklemeden, zeytinin yolculuğunu en saf haliyle tüketiciye ulaştırmak. Altınova’nın eşsiz coğrafyasında, organik prensiplere sadık kalarak yetiştirilen zeytinler; ziraat mühendislerinin gözetiminde toplanıp işleniyor. Uçakla ilaçlamanın bölgesel zorunluluğu nedeniyle resmi sertifika alınamasa da üretilen her damla yağ, her zeytin tanesi, organik hassasiyetin izlerini taşıyor. Onursel Zeytincilik’i farklı kılan ürünlerinin yanında yaklaşımı. “Müşteri memnuniyeti bizim namusumuzdur” diyor Hüseyin Bozkurt. Beğenilmeyen ürünler koşulsuz iade ediliyor, kargo süreçlerinde tüm sorumluluk firma tarafından üstleniliyor. Çünkü bu iş ticaret elbette ama güvenin, sadakatin ve emeğe duyulan saygının da işi.

Onursel Zeytincilik’te bir ailenin emeği var

Onursel Zeytincilik, Altınova’nın rüzgârını, Ayvalık’ın güneşini, Bozkurt ailesinin emeğini ve bir kültürün binlerce yıllık mirasını şişelere sığdırıyor. Zeytinin toprağa düşmesinden sofraya gelmesine kadar her aşamada bir Bozkurt eli var. Hüseyin Bozkurt bahçelerin planlamasında, zeytinlerin en sağlıklı şekilde yetişmesinde; kızı Nursel Bozkurt üretim ve paketleme süreçlerinde; diğer kızı Nuriye Hatice Yeşilkaya ise markanın vitrininde, pazarlama faaliyetlerinde. Her bir aşama, bir aile sıcaklığıyla yoğrulmuş. Her damla, bir coğrafyanın hikâyesini anlatıyor; her zeytin tanesi, toprağın dualarını taşıyor.

Onursel Zeytincilik’in ürünlerini tattığınızda bir yolculuk hissediyorsunuz: Topraktan sofraya, geçmişten bugüne, Altınova’dan dünyaya…

Meltem’in Evi

Toprağın, kadının ve hatıranın sofraya düşen hikâyesi

Bazı markalar vardır; adını duyduğunuzda iyi bir ürün algısının yanında bir hikâye gelir aklınıza. Meltem’in Evi işte böyle bir yer. Adı “ev” çünkü içinde annenin ocağı, çocuğun kahkahası, dostların dayanışması, toprağın, emeğin ve hatıraların sofraya taşınmış hâli var.

“Çocuğuma en doğalını yedirmeliyim”

Meltem Hanım, yıllarca özel sektörde çalışmış bir şehir kadını. Oğlunun doğumuyla birlikte “çocuğuma en doğalını yedirmeliyim” diyerek başlayan içsel arayışı, onu köklerine, eşinin memleketi Hatay’a götürmüş. Depremin acı izleriyle daha da derinleşen bu bağ, “Meltem’in Evi”nin doğmasına vesile olmuş. Çünkü bazı girişimler yalnızca ekonomik değil; iyileşme ve yeniden var olma çabası.

Hatay’ın bereketli toprağından gelen lezzetler

Bahçelerden, dağlardan, Hatay’ın bereketli topraklarından gelen her ürün bir hikâye taşıyor: Kendi ağaçlarından toplanan Halhali zeytinlerinden yapılan zeytinyağı, anneden kıza geçen tariflerle kaynayan nar ekşileri, dağlardan toplanan kekikler, taze zahterler, acı biber reçelleri… Bu tatlar sadece damakta iz bırakmıyor; çocukluk sofralarını, babaannelerin kaynattığı reçelleri, yaz akşamlarının kokusunu hatırlatıyor. Ve belki de en güzeli, bu yolculuğun tek başına yürünmemesi. Meltem’in Evi, Hatay’daki kadın kooperatifleriyle ve üretici kadınlarla büyüyor. Tarlada, bahçede, mutfakta alın teri döken kadınların emeği her kavanozda görünür oluyor. Bu üretim ve bir dayanışma.

Her ürün bir sınavdan geçiyor

“Bu, oğlumun tabağında olur mu?” Cevap evetse gönül rahatlığıyla sofralara ulaşıyor. Ne eksik ne fazla; bahçede nasıl yetiştiyse, dağdan nasıl toplandıysa öyle geliyor. Hatay mutfağı, bir medeniyetin sofrası. Bu sofranın kokusu, dokusu, lezzeti daha çok insana ulaşmalı. Meltem’in Evi, her kavanozda bir hikâye, her şişede bir coğrafya, her tatta bir medeniyet sunuyor.

Meltem’in Evi toprağın kokusuna, kadın emeğine ve geçmişin izlerine bir yolculuk sunuyor. Çünkü bazı tatlar damağa ve ruha dokunur.

Mylas Olive Oil:

“Mylas” adını Milas’ın kadim tarihinden, binlerce yıldır zeytinin gölgesinde yaşayan uygarlıklardan alıyor.

Milas’ın bereketli topraklarından sofralara

Milas… Antik çağlardan bugüne bereketin, güneşin ve zeytinin toprağı. Ege’nin kokusunu, Akdeniz’in serin rüzgârını, geçmişin izlerini taşıyan bu topraklarda, 2021 yılında köklü bir hikâyenin yeni bir satırı yazılmaya başlandı: Mylas Olive Oil. Bu isim, rastgele seçilmiş bir marka adı değil. "Fahri Yaşar, 1970’lerden bu yana dedelerinden miras kalan Şenköy’ün bereketli topraklarında, toprağa duyduğu saygı ve doğaya verdiği sözle yaklaşık 50 dönümlük zeytinliğini büyütmeye devam ediyor.

Mylas Olive Oil’in serüveni

Çok uzun yıllar önce Yaşar ailesinin sağlıklı ve doğal bir yaşamın kapısını aralamak için zeytinyağı üretmesiyle başlıyor. Her zeytin, dalından koparıldığı anla, sofraya ulaşan son damlası arasında bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk, özenle yapılan hasatla, toprağın hakkını veren işçilikle ve soğuk sıkım yönteminin sabırla uygulandığı bir üretim anlayışıyla şekillenir. Çünkü Mylas, doğallığın, tazeliğin ve saflığın ta kendisi. Bu emek dolu hikâye, somut bir karşılık bularak 30 Nisan 2025’te, Muğla Valiliği’nin düzenlediği 6. Zeytinyağı Yarışması’nda Mylas Olive Oil, Bronz Madalya ile ödüllendiriliyor. Bu ödül, bir başarı belgesi olmasının yansıra doğru yolda olduklarının, toprağa, doğaya ve emeğe verilen değerin karşılık bulduğunun da bir kanıtıydı adeta.

“Sofralarınızda doğallığa yer açın”

Mylas Olive Oil, sürdürülebilir tarım ilkeleriyle büyüyor. Doğaya zarar vermeden, toprağın bereketini geleceğe taşımak için çalışıyor. Zeytin ağaçlarının köklerinde, geçmişin bilgeliği; dallarında ise yarınlara uzanan bir umut var. Çünkü onlar biliyor ki, zeytin bugün için değil, gelecek için dikilir. Mylas’ın ürettiği her damla, Milas’ın güneşiyle olgunlaşmış zeytinlerden gelen bir davet… “Sofralarınızda doğallığa yer açın.” Bu davet, lezzete ve aynı zamanda sağlıklı ve bilinçli bir yaşamın mümkün olduğuna dair bir çağrı.

Sofralara konan bir tabak zeytin, bir dilim ekmek ve bir damla Mylas zeytinyağıyla zeytinin binlerce yıllık hikâyesi, Ege’nin doğası ve Milas’ın kültürel mirası da taşınıyor.