Başlık Rachel Corrie’ye ait. Bugün siyonistler bebekleri, anneleri, sivilleri soykırıma tabi tutsun; hastaneleri, okulları, evleri, BM’ye ait mekânları topraklaştırsın diye uçak, tank, bomba, top mermisi ve hatta nükleer bomba ile destekleyen ABD’nin Washington eyaleti Olympia şehrinde yaşayan bir ailenin kızıydı Rachel.
Varoluşlarını etnik ve dinî ayrıcalık üzerinden tarif eden ve kendileri dışında insanlık ailesini ‘öteki’ olarak gören siyonist Yahudilik; Yahudiliği din olarak yaşayan Museviler başta olmak üzere dünya üzerinde varlığını sürdüren bütün etnik, dinî, kültürel ve sosyal kimliklere düşmandır. Düşmanlığını her durumda ortaya koyar ve ayırım gözetmeksizin doğmamış bebeklerden başlayarak insanlık ailesinin en yaşlılarına kadar herkesi öldürür. Bu anlayışın bilinen ve sembolleşen isimlerinden biri ABD'li barış aktivisti Rachel Corrie'dir. Yabancı olduğu için vahşi İsrail'in askerlerini ve yıkım araçlarını durdurabileceğini zanneden Corrie, zırhlı buldozerin önüne geçmiş ancak yüreğinde insanlıktan bir iz taşımayan buldozer kullanıcısı siyonist, tereddüt etmeden Corrie'yi ezmişti. Çünkü karşı tarafta, Rachel gibi muhalifleri korkutması ve sayılarının artmalarına fırsat vermemesi için inandırılmış bir İsrailli vardı ve onun emsalleri hâlâ tarihte benzeri görülmemiş bir vahşetle bombalamaya devam ediyorlar.
Rachel, 16 Mart 2003 yılında Uluslararası Dayanışma Hareketi'nin gönüllüsü olarak gittiği Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta, İsraillilerin yıkmaya çalıştığı bir Filistinlinin evini korumaya çalışırken İsrail'in zırhlı bir buldozerinin paletleri ile ezilerek katledildi. Gazzelilerin şehit ilan ettikleri Rachel Corrie’nin vahşi bir şekilde katledilmesinden sonra onun insanlık için verdiği mücadeleyi anlatan pek çok metin ve şiir yazıldı. Mücadelesi anlaşılsın ve unutulmasın diye İrlanda'dan Gazze'ye yardım götüren gemiye ve Filistin’deki pek çok sivil mekâna onun ismi verildi.
Hikâyesi birkaç filme konu oldu. Rachel’in katledilmesinden sonra Türkiye’de 300’den fazla şiir yazıldığı biliniyor. Bu şiirlerin en önemlilerinden biri tartışmasız Kâmil Eşfak Berki’ye aittir. Bu ay çıkan Dil ve Edebiyat dergisinin kapağında yeniden yayımladığımız şiir kurgusu/inşası, duygusu, zırhlı buldozerin ezdiği kızın bedenin ezilişini ve kanının toprağa akışını apaçık şekilde tasvir eder. Siyonizm insana, insanlığa, insanlık değerlerine ve dünyada insanca bir arada yaşama ideallerine duyarsızdır.
Bir ayı aşkın zamandır Gazze şeridi ABD, İngiltere ve AB ülkelerinin açık desteği ile bombalanıyor. Su ve elektrik verilmiyor. Harabe hâlindeki hastanelerde bombalara maruz kalmış, enkazdan çıkarılan yaralı ve mağdur hastalar tedavi edilemiyor. Yardımların girişine izin verilmiyor. Yaşanan insanlık dramı ve trajediye rağmen alay edercesine sürdürülen bir zulüm var. Hiç kimse siyonist zulme ses çıkaramıyor. İnsanlığın ve insanın katledildiği, siyonist soykırımına maruz bırakıldığı yerde hakikati söylemeyen dilsize, doğruyu işitmeyen sağıra, öldürülen annenin karnından çıkarılan bebeği görmeyen bakar köre, olup bitenlerin farkında olup engel olmayan, hatta teşvik etmek için para ve silah veren muktedir devlet yöneticilerini insan ve insanlık ailesinin bir üyesi bellemek mümkün müdür?
Bir asır önce kendileri adına bölgenin enerji kaynaklarına ve jeopolitik çıkarlarına bekçilik etsinler diye kurdukları siyonist İsrail’in koruyucusu ve destekleyicisi olmak zorunda kalan İngiltere, ABD ve AB artık bir hakikati idrak etmek zorundadır. Bölgeyi Orta Doğu olarak tanımlayan akıl, bölgede artık bir İsrail-Filistin çatışmasının yaşanmadığını, Batı destekli siyonist devletin tek taraflı bir yok etme, soykırıma uğratma, mekânsızlaştırmak üzere bölgeyi boşaltmak istediğini anlamak zorundadır. İsrail uzun zamandan beri Gazze Şeridi’ni boşaltmak istiyor. Bombalarla soykırıma tabi tuttuğu Gazzelilerden artakalanları Ürdün, Lübnan ve Mısır'a gönderme isteğini 2000’li yılların başından beri birilerine anlatıyordu. Gazze'de tek hedef “insansız bir toprak” üretmektir. İsrail'in kimseye mihnet etmeden, doyumsuz ve sınırsız insan öldürme iştahının bu topraklarla sınırlı olmadığını da artık herkes biliyor. Batı dünyası başta olmak üzere olanları görmezden gelmek, suskun kalmak, yaşanan büyük felaket karşısında “ama ve fakatlara" sığınmak insanlık ailesini her geçen gün tarihte benzeri görülmemiş bir utanca sürüklüyor.
Bir aydan fazladır yaşanan vahşet ve zulüm karşısında susmak, görmemek, görmezden gelmek insanca değil. Binlerce yıldır yaşadıkları topraklarda hayatlarına devam etmek, çocuklarını büyütmek ve insanca yaşamak isteyen Filistinliler; bölgede "haksız yere işgal ettiği topraklarda huzur içinde yaşamak(!)" isteyen siyonistler tarafından yok ediliyor. Kibir abidesi muktedirlerin ikiyüzlü ve ikircikli tavrı, Batı dünyasını alevler içinde bırakacaktır. Çünkü hiçbir savaş, barış içinde birlikte yaşamaktan daha iyi değildir ve hiçbir savaşın galibi yoktur. Dünyada birlikte yaşamak için savaştan daha iyi yollar bulabiliriz.
“Ama Hamas da…, Rehineler…, Roket atıyorlar…” diye söze başlayanlar; İsrail’in 80 yıldır orada işgalci olduğunu, binlerce bebek, çocuk, kadın ve yaşlıyı orantısız bir güçle vurduğunu neden görmüyor? Gazze’de yaşayan 2 milyon insan 20 yıldır siyonist Naziler tarafından Auschwitz şartlarından daha ağır şartlarda yaşamaya mahkûm edilmiş olarak yaşıyor. Neden? Bir ayda Gazze’de yıkılan okul, hastane, sivil mekân sayısı Ukrayna’da iki yıldır süren savaşın sebep olduğu yıkımlardan daha fazla. Çünkü Filistin’in Gazze’sinde, Rusya ve Ukrayna’nın kullandığı savaş mühimmatının toplamından daha fazlası bir ayda kullanıldı. Soykırıma maruz kalan bebek, kadın ve masum insan sayısı da Ukrayna’dan fazla! Ve en acısı öldürülmüş insanların istatistiki bir veriye dönüşmesi!