Çocuk ve masumiyet.

İfade ve işaret ettiği şeyler açısından; birbirine yakışan, birbiri ile bütünleşen, birbiri ile uyumlu iki kelime.

Çocukları sevimli kılan da sahip oldukları masumiyet değil midir?

Çocukların yüzlerine yansır, günahsızlıkları ve masumiyetleri.

İnsan büyüdükçe yitirir, çocukluğunda sahip olduğu masumiyeti. Ya da; insan çocukluğunu korudukça masumiyetini de korumuş olur.

Çocuk ve savaş.

Kelime olarak bir araya gelmesi dahi ürkütür bizi.

Hayatı oyunlarla algılayan, hayatı oyun ve eğlenceden ibaret gören çocuklar için savaş ancak oyun olarak görülebilir.

Canlarını acıtmadığı müddetçe tabii.

Canlarını acıtmaya başlamışsa, sevdiklerini kaybetmesine sebep olmuşsa oyun olmaktan çıkar.

İşte o zaman bir çocuğun dünyasında savaş ne ifade eder; ya da nasıl yer alır?

Annesini, babasını, yakınlarını kaybetmiş çocuklar hayata nasıl tutunur?

Aklıma medyaya yansıyan mülteci kız çocuğunun videosu geliyor.

Hani kendisine ismi sorulan ama ismini bilmediğini söyleyen o kız çocuğu. Videoda babasının öldüğünü söylüyordu.

Sahipsiz kalmak bir çocuğun dünyasında nasıl bir yıkımdır?

Annesi var mıydı acaba; dağılmış saçlarını güzelce örecek, tokalar takacak, kirlenen yüzünü temizleyecek, başını okşayacak, karnını doyuracak, nazını çekecek annesi?

Babası olsa bu kadar güçsüz hisseder miydi kendisini, konuşurken göz yaşlarını gizleyen bu saf, tertemiz, masum kız çocuğu?

Hangi çocuk ismi sorulduğunda bilmediği cevabını verir?

Ya da bir çocuğun başına ne gelmiş olmalı ki, ismini bilmediğini söylesin?

Bu nasıl bir travmadır?

Ya görüntüleri, sesleri, gözyaşları, acıları, feryatları bizlere ulaşamayan milyonlarca çocuğun hali nicedir?

Savaşın ortasında kalmış çocuklar… Bombaların gürültüsünden korkan çocuklar… Açlıktan ölüme mahkûm edilen çocuklar… Sahip çıkanı olmadığı için kötü emellerin ağına düşen çocukar…

Sahipsizlik, kimsesizlik, çaresizlik ne kötü birşey!

Bütün bunlar biz yaşarken oluyor ve bütün bunlar dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor.

Benim, senin, onun çocuğundan, Batı’da yaşayan çocuklardan ne eksiği var bu çocukların?

Suçları yanlış coğrafyada doğmuş olmaları mıdır?

Hataları kirli bir savaşın ortasında kalmış olmaları mıdır?

Batı’daki çocuklardan daha mı az hakediyor, insanca yaşamayı?

Savaşın ortasında kalan kendi çocuklarımız olsaydı ne yapardık? Açlıktan ölüme doğru yol tutan bizim çocuklarımız olsaydı, ne yapmazdık?

Save the Children’ın paylaşmış olduğu bilgi düşüncelerimden bunları geçirdi.

2015 yılından bu yana 4 yıl içerisinde Yemen’de 85 bin çocuk açlıktan ölmüş.

İçerisinde bulunduğumuz, yaşadığımız, nefes aldığımız dünyanın halini yansıtan bir fotoğraf bu.

Varlığı ile, hani bazı ülkelerde rahatça israf edilen, bazılarında obezite hastalığının sebebi olan gıda, yokluğu ile de masumların ölümüne sebep oluyor.

Çocukları açlığa mahkum etmek, açlık sebebiyle ölümlerine göz yummak nasıl bir vicdansızlıktır?

Olanlara ses çıkarmamak, olanların müsebbibi arasına bizleri de sokmaz mı?

Ey masumiyeti öldüren, masumiyetin ölümüne ses çıkarmayan dünya!

Adaletsizsin! Merhametsizsin! Vicdansızsın!