UEFA Avrupa Ligi’nde ikinci maçına çıkan Fenerbahçe, Hollanda liginde yedide yedi yapan Avrupa maçlarında uzun zamandır mağlup olmayan rakibi Feyenoord’u ortaya koyduğu akılcı oyunuyla deyim yerindeyse Ülker Stadı’nda sürklase etti. Futbol diğer spor dallarından çok daha farklı bir oyundur. Rakibi iyi analiz etmek o takımın zaaflarını iyi irdelemek için sahadan önce kafanızda canlandırır ve oynarsınız bu oyunu.Belliki Fenerbahçe dersine iyi çalışmış teknik heyetten futbolcusuna kadar herkes enaz bir kere bu provayı kafasında yapmış.

Feyenoord’a dışarıdan bakıldığında çok üst düzey takımmış gibi görülmeye bilir ama güçlü zorlu etkili sıkı katı ve titiz yani topyekûn ”KOMPAKT” bir takım olduğu kesin. Zaten bunu grubun ilk maçında İngiliz devi Manchester United’i yenerek de gösterdiler. Maç öncesi benim merak ettiğim rakipten çok sarı lacivertli oyuncuların ne yapacakları nasıl bir plan içinde olacaklarıydı. Maç öncesi Fenerbahçe’nin avantajları neler olabilir diye şöyle bir düşündüğümüzde her şeyden önce en önemli avantaj kurt hoca Advocaattı. Hollandalı teknik adam kesinlikle bu işin kompetanı, disiplinli ve otoriter.Takımda ayrım yapmadan isimlerin ağırlığına bakmadan hak edene forma veriyor buda oyuncuların hocaya olan güvenlerini arttırıyor takım içinde ise rekabeti sağlıyor.

Takım oyunu çok iyi… 

Saha içine dönecek olursak uzun zaman mağlup olmamış sağlam bir rakibe nasıl oynanması gerekiyorsa kurt hocada o oyunu oynattı oyucularına. Rakibine önde baskı uygulattı bir adama iki hatta üç oyuncu birden bastı orta alanı kalabalık tutarak rakibi çıkartmadı. Mehmet Topal Ozan ve Josef rakibin pas trafiğini kestikleri gibi her fırsatta da kendilerini öne atarak üçüncü bölge dediğimiz rakip ceza alanı civarında pozisyon üretmeye gol bulmaya çalıştılar nitekim Emenike’nin golünde asist Ozan’dan geldi ama aslan payı Lens’indir. Hani deriz ya oyunu doğru oynamak rakibi doğru okumak işte Fenerbahçe belkide iki sezondur ilk defa bu kadar oyunu doğru bir formatta oynadı bir ara Feyenoordlu oyuncuların bile sinirleri bozuldu yani nasıl bozulmasın onlar belliki İstanbul’a başka hayallerle gelmişler ve böyle bir Fenerbahçe beklemiyorlardı ilk pozisyonlarını bile 72. dakikada ancak bulabildiler.Takım olarak Fenerbahçe çok çok iyiydi kaptan Volkan özlediğimiz formuna yavaş yavaş geliyor defansta başta Skrtel, Hasan Ali ve Wiel olmak üzere çok iyi mücadele ettiler yalnız birkaç maçtır dikkat ettim Kjaer vasatı aşamıyor.Sanırım sakatlıktan yeni çıktığı için azda olsa bir ürkeklik var ama toparlayacaktır. Orta alanda Mehmet Topal, Ozan Tufan ve Josef görevlerini fazlasıyla icra ettiler. Forvette Emenike’nin attığı golün haricinde gösterdiği mücadele takdire şayandı Sow gönderdiğimiz gibi geri dönmesede camia taraftar onu çok seviyor birazda oyun şablonu Sow’u zorluyor gibi.

Jeremain Lens…

Evet gelelim o adama; Şunu yaptı bunu yaptı rakibini böyle geçti şöyle salladı böyle solladı sağından attı solundan geçti maçın kahramanıydı vs vs. Tabii kide bu kadar iyi işler yapan bir oyuncuya hak ettiği övgüyüde alkışıda fazlasıyla vermek lazım çünkü bu bir futbolcu için çok kıymetlidir moral olur. Ben başka bir gözlemimi dile getirmek istiyorum bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle terinin son damlasına kadar kendini tamamen takımına vermesi aldığı paranın aldığı övgünün aldığı alkışın karşılığını verebilmek adabını düşünerek parçalanmış tozluk ve tekmeliğin arasından sızan kana aldırış etmeden oyunda kalmak istemesi bir adamın iş ahlakını gösterir. Evet o adamın adı ”Jeremain Lens” ise işte o adama da şapka çıkartılır. Helal olsun kardeşim aldığın parada aldığın alkış da gördüğün itibarda. Dilerim sezon bitmeden bonservisinde alınır Fenerbahçe’ye. İyikide geldin dilerim uzun sürede aramızdan gitmezsin çünkü biz insan olarak senide futbolunuda iş ahlakınıda çok sevdik ”Ahlaklı Güzel Adam…”

Allaha emanet olun…