Anadolu, ne doğudur ne de batı.
Aynı zamanda Anadolu, hem doğudur ve hem de batı.
Eğer batıya yüzünü dönüp batıdan ibaret bir politika üretirsen nakisalardan kurtulamayacaksın demektir. Hakeza yalnız doğuya döndüğünde de nakisalık söz konusu olacaktır.
Anadolu’nun durduğu yerde durmak, zordur, meşakkatlidir, yorucudur.
Bu yüzden aşk ehli olmak lazımdır Anadolu’nun durduğu yerde durmak için.
Anadolu’ya kök salanlar bu yüzden hep aşk ehli olanlar olmuştur.
Tarih boyunca birçok heva ve heves sahipleri gelip geçmiştir; ama heva ve heves kök salmaya yetmemiştir.
Anadolu, ne doğuya ve ne batıya ait olmayan bir aşk kandilinin mişkatidir.
Bu aşkın bir mezhebi yoktur, bir meşrebi yoktur.
Bu aşk bütün mezhepleri, bütün meşrepleri kucaklar, kuşatır.
Anadolu bu aşkın yurdu olduğu için bütün mezhepleri ve bütün meşrepleri kucaklamıştır.
Anadolu’ya yaslanmayan bir iktidar, çakma bir iktidar, eğrelti bir iktidar olmak zorundadır.
Sürekli Anadolu’ya karşı takiye yapmak zorunda kalır-kalmışlardır.
Bu aşkın mişkatı konumunda olduğu için Anadolu, hiçbir karanlık örtü uzun ömürlü olmaz, olamaz.
Anadolu’da yön doğal olarak doğudan batıya doğrudur.
Ama güneş hep Anadolu’nun bağrında doğar ve bağrında batar.
Anadolu bu yüzden doğunun batını batı olmuştur, batının batını doğu olduğu gibi.
Anadolu’dan öte batı vehmedenler, bu yüzden yanılmışlardır.
Anadolu’dan öte doğu vehmedenler de bu yüzden yanılmışlardır.
Anadolu’da batını olmayan siyasetin zahiri tutmaz.
Anadolu’da iktidar, ancak kandil gibi olduğunda kendi mişkatini bulur ve aydınlatır.
Bu kandilin yağı da ne doğuya ne batıya ait olmayan, Anadolu’ya ait olmalıdır ki yanınca aydınlatsın.
Bu kandilinin fitilini örenler, Horasan erleridir.
Bu yağın ait olduğu zeytin ağacını dikenler, Anadolu’da, Harakaniler, Somuncu Babalar, Hacı Bektaşi Velilerdir. İbni Arabiler, Sadrettin Koneviler, Davut el Kayseriler, Mevlana ve Seyyit Burhanettinler, bu kandilin parlayan nurlarıdır.
Dünyayı cehaletin kasıp kavurduğu bu modern zamanlarda Anadolu, insanlığın yeniden dirilişi ve aydınlanışı için bir umuttur.
Anadolu’nun durduğu yerde duramayanların bu yüzden bir umutları, ışıkları yoktur.
Anadolu’nun kucaklamadığı, bağrından çıkarmadığı hiç kimse iktidar olmaz, olsa da muktedir olmaz…
Anadolu, bütün bu İslam coğrafyasındaki anarşizmin, kaosun, işgallerin neticesinde doğan mezhep-meşrep-kavim çatışmalarının ilacıdır.
Anadolu’nun irfanını taşıyan politikalar üretmekle sorumludur, siyasi iktidarlar.
Bu yüzden bu irfanı taşıyabilecek yürekli siyasetciler lazımdır, vesselam.