İnsan vücudunda organ ve sistemlerin çalışması kendine özgü bir düzen ve döngü içinde devam eder. Bu döngü ve düzenin hücresel düzeyden itibaren en iyi şekilde çalışması, vücudun gerçek anlamda sağlıklı olması demektir. Elbette bu döngüyü etkileyen faktörler vardır. Kişinin yaşadığı iklim, bulunduğu çevre, beslenme şekli, psikolojik durumu, yaşam alışkanlıkları, bazı hastalıklara ailesel yatkınlık ve hatta bazen mesleği, kişinin gerçek sağlık durumunu önemli derecede etkileyen faktörlerdir.

İklim, mevsimler ve çevresel faktörler bazı hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırabilir. Örneğin, sonbahar ve kışa doğru özellikle astım, mevsimsel alerji, nezle, grip gibi solunum yollarıyla ilgili hastalıklarda artış yaşanır.

Astım ve alerji, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve uzun süren hastalıklardandır. Astım ve alerjiye genellikle, bağırsak şikayetleri, aşırı kilo veya obezite, egzama, sinüzit, uyku apnesi ve psikolojik şikayetler de eşlik edebilir. Astım, solunum yollarını tutan kronik iltihabi bir hastalıktır ve etken olarak çevresel birçok faktör bunda rol oynar. Belirtiler hafif ya da şiddetli olabilir ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Hırıltılı solunum, nefes darlığı, öksürük (özellikle gece), göğüste tıkanıklık hissi gibi belirtileri vardır. Belirtilerin şiddetlendiği zamanlar, tekrarlayan ataklar (özellikle çocuklarda) olarak ifade edilir ve yaşamı ciddi derecede zorlaştırır. Toplumumuzda özellikle çocuklarda astım ve alerji son yıllarda ciddi bir hızda artış göstermektedir. Astım tedavisi, daha çok belirtilere yönelik ve astım krizlerini baskılayıcı ilaç kullanımı şeklinde yapılmaktadır.

Hastalığa zemin hazırlayan bazı faktörlerden en önemlisi beslenme ile vücuda alınan kimyasal, toksik ve asit özellikte maddelerdir. Günümüzde doğallıktan uzak, rafine gıdalarla, fast-food ağırlıklı beslenen hemen herkeste, özellikle okul çağı çocuklarında astım ve alerji şikayetlerinin beraber görülme oranı oldukça yüksektir. Bu tür beslenme vücuda fayda sağlamadığı gibi, vücudun mevcut vitamin-mineral depolarını da azaltır. Vücuttaki hücresel düzeyde boşaltım ve detoks sistemlerini tahrip eder. Dolayısıyla bağışıklık sisteminin de gücünü önemli ölçüde azaltır.

En az beslenme kadar önemli olan başka bir faktör de günümüzde normal doğumun değil, daha çok sezaryen yönteminin tercih edilmesidir. Bebeklere normal doğumla anneden doğal yolla geçen vücut florası (vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan bakteriler ve mikroplar topluluğu), çocuğun gelecekte sağlıklı bir hayat sürdürmesi için çok önemli bir kazanımdır. Çünkü bu yolla bebeğin bağışıklık sistemi, kazanılan bu bakteri topluluğu tarafından doğru yönde eğitilir. Sezaryen yöntemiyle dünyaya gelen bebeklerde ise bu mümkün olmadığından, bebeğin bağışıklık sistemi farklı reaksiyonlar verecek şekilde çalışır. Bilimsel olarak yapılan çalışmalarda sezaryen doğumla dünyaya gelen ve anne sütüyle beslenmeyen, rafine mamalarla beslenen bebeklerin astım-alerji şikayetlerinin çok daha fazla olduğu, ayrıca obeziteye yatkınlığın daha fazla görüldüğü bildirilmiştir.

Bunlara ek olarak, açık havayla teması az olan, havasız ve kapalı (sigara içilen vb) ortamlarda çok uzun zaman geçiren, sık enfeksiyon geçiren, hareketsiz kalan kişilerde de bu şikayetler oldukça yaygındır.

Kişide astım ya da alerjiyi oluşturan temel sebepler araştırılarak, hücresel düzeyde eksiklik ve problemler tespit edilip, buna göre kişiye özel bir program uygulanarak bu şikayetlerden kurtulmak mümkündür. Bütün hastalıklar vücudumuzun temel birimi olan hücrelerde başlar. Sadece hastalıkların görünen belirtilerine karşı baskılayıcı bir tarzda ilaç tedavisi uygulamak, problemi her zaman temelden çözmeyeceği gibi bazen hastalığın derinleşmesine ve kronikleşmesine de yol açar. Sebebi oluşturan faktörlere yönelik uygulama ve düzenlemeler yapmak, sadece astım ve alerji şikayetlerinde değil, var olan şikayetlerin bütününde ciddi oranda iyileşmeler sağlar ve yaşam kalitesini olumlu yönde arttırır. Böylece ilaçsız ve hastalıksız bir hayata merhaba diyebilirsiniz.

Yazarın web adresi: www.emineakin.com