Referandumdaki 51,4’lük pozitif sonuç, bazı kesimleri rahatsız etti.

Özellikle Avrupa’yı…

Şu 1 haftalık süreçte;

Yine her zaman olduğu gibi, kankileri vasıtasıyla birilerinin ceplerine üç beş kuruş, ellerine de tencere tava tutuşturup, medyaya “Türk Halkı Sokaklarda” diye lanse etmeye kalkıştı.

Ancak gel gelelim hayırcılar da, en az evetçiler kadar sonuca razı olduğu için, bu tip provokasyonlar, umduğunu bulamadı.

Şunu iyi bilmeliyiz ki; Avrupalılar hiç kimsenin yanında değillerdir.

Onlar sadece bir tek şeyin yanındadırlar; ÇIKARLARININ.

Avrupa’nın dostları veya düşmanları yoktur, Avrupa’nın menfaatleri vardır.

Tıpkı ABD gibi…

Aslında o gece Reuters, BBC, HLN, Deutche Welle falan haklılardı biliyor musunuz?

Halk sokağa dökülmüştü;

Evet’in zaferini kutlamak üzere…

Çoluk çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek herkes sokaklarda, bayraklarla meydanlardaydı.

Avrupalılar çok bilendiler, “ikinci haziran ayaklanması” çıkar mı bu işten diye.

Cık! Olmadı.

CHP yine bildiğimiz gibi…

1950’den beri ya “oylar çalınıyor” ya da “seçimde şaibe var”.

Aynı terane…

Cem Yılmaz’ın da dediği gibi; BİZ BUNU YİMEDİK AĞAM!

Ha bu arada, Ak Parti ile MHP’ye gönül verenler ve her görüşten okurlarım adına, başta Sayın Kılıçdaroğlu, Hüsnü Bozkurt ve de tüm CHP delegasyonuna teşekkürü borç bilirim.

Çünkü onlar olmasaydı, “Evet” önde götüremezdi belki de.

Sağ olsunlar, gaflarıyla çok iyilikleri dokundu, elbette görmezden gelemeyiz.

İyi de, bunların hepsi ama hepsi, bizim kendi iç meselemiz değil midir?

Peki, Avrupa sana n’oluyor?

Dağılma tehlikesiyle baş başasın, hâlâ neyin peşindesin be?

Tarihin hiçbir döneminde “birlik” olamamış bir yapısın, dönüp de kendine bakmıyor musun?

Anca kaba menfi ihtiyaçlar neticesinde “birlikteymiş” gibi göründüğün aşikâr değil mi?

Hezeyansın hezeyan!

Neyse…

Konunun özüne inecek olursak eğer;

Hani bu sözde birliğe katılan Bulgaristan, Slovakya, Hırvatistan gibi fakir ülkelerden gelen niteliksiz iş gücü var ya, işte onlar, birliğin içerisinde asıl yükü çeken marşandiz ülkelerin dengelerini sarsmaya başladı.

Daha da korkuncu Avro çöktü. Özellikle ekonomi ve istihdam alanında gerilemeler had safhaya ulaştı.

Ve neticesinde halk hareketleri patlak verdi.

Siz misiniz, muhabir kılığında provokatör casuslar gönderen gezi nümayişinde?

Polise taş fırlattıran…

Kaldırımları söktüren, cam çerçeveyi dağıttıran…

Alın size “gençlik hareketi”.

Alın size “özgürlük!”.

Alın size “ağaçlar kesilmesin” diye ayaklanan “duyarlı” gençler!

Paris, Berlin, Brüksel, Roma, Atina…

Huzur yok, halk perişan halde! Bakmayın hâlâ caka sattıklarına, durum kritik!

Ne derler Arapçada?

Men dakka dukka!

Yani? “Eden bulur”.

Hissedilmeye başlanan ekonomik krizler, zorunlu göçler ve demokratik çözümsüzlükler ve de işsizliğin artması, amiyane tabirle şımarık, kendini beğenmiş Avrupa Birliği’nin dağılma sürecine girmesini kolaylaştırdı.

Bu da, Avrupa’nın gizlisindeki “ırkçı” ruhu açığa çıkardı.

Duyuyoruz; başörtüsü yasağı söylemleri yavaş yavaş artmaya başladı mesela.

Soruyorum; acaba bu yasak gelirse, rahibelere de uygulanacak mı?

Ha, derlerse ki, “yok efendim sadece kamusal ortamlarda yasaklanacak”.

O zaman da şunu sorarım; başörtüsü zaten kamusal ortamlarda takılır, evde değil.

Nasıl olacak bu iş?

Heyhat! Ki ne heyhat!

Ancak ilginçtir, geçen ay İskoçya yönetimi, kamuda başörtüsü serbestisini onadı.

Ve akabinde başörtülü kadın polis dönemi başlatıldı.

“Bakın hepimiz öyle değiliz haaa” dercesine adeta…

Ha sahi, “İskoçya” dedim de, aklıma geldi;

İngiltere’de geçen yıl, Avrupa Birliği’nde kalıp kalmama referandumu yapıldı, hatırlarsınız.

Sonuç, pozitif çıktı. “Ayrılıyoruz”.

Şu duruma bakar mısınız, bizim girmek için can attığımız, adına bakanlık bile kurduğumuz oluşumu, bir başka millet elinin tersiyle itiyordu.

Trajikomik!

İngiltere, Avrupa Birliği’nin lokomotifidir. İngiltere’nin aldığı ayrılma kararı, Birliğin dağılmaya başladığının en somut göstergesidir.

Hollanda aşırı sağ partisi başkanı Geert Wilders, hani şu meşhur İslam düşmanı sarı faşistten de bir açıklama gelmişti aynı gün;

Bize de referandum şart!

Ardından Fransız siyasetçi Lé Penne… İngiltere’yi tebrik ediyor. “Sıra bizde” diyor. “Avrupa Birliği ölecek” diye de ekliyor.

AB’nin bu dağılma sürecine girmesindeki başat faktör İngiltere, aslında hiçbir zaman kendisini “Avrupalı” olarak addetmedi biliyor musunuz?

Sanki bambaşka bir coğrafyada, bambaşka bir kültürün parçasıymış gibi…

Hiç unutmuyorum, 2004 yılında Başbakan Tony Blair “Avrupa Birliği’nden çıkabiliriz, neden olmasın” demişti.

Ta o zamanlar, düşünün.

Nedense, Avrupa Birliği’nden bir tık önde gördü kendini hep İngiltere. Almanya gibi stratejik hatalar yapmadı ve sömürttürmedi kendini. Avroyu topraklarına dahi sokmadı, Sterlinde kalmayı tercih etti. Sözün özü, kendi ekonomisini, kendi elleriyle harcamadı, harcatmadı.  Aslına bakarsanız, tüm bunlarla beraber akıllıca bir politika izlemiş oldu.

İngiltere’nin, Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almasını eleştiren Kuzey İrlanda ve İskoçya da bir referandum patlatarak, Birleşik Krallık’tan ayrılmak istediğini öne sürmüştü.

İngiliz yönetimi için “çok da tın” gibi görünüyor aslına bakarsanız.

Çünkü Avustralya kıtası yekten onların… Yeni Zelanda adaları onların… Madagaskar, Güney Afrika, Kenya, Fildişi, Çad, Somali ve daha nice ülkelerin önemli madenleri ve tarım ürünleri onların kontrolünde.

Yüzyıllarca dünyanın kanını emen, sömüren, yakan, yıkan, dağıtan, milyonlarca insanı vatansız bırakan, planların, projelerin ağabeyi, savaşların ana müsebbibi “üzerinde güneş batmayan imparatorluğun” yani Büyük Britanya’nın, hazin sonu geldi mi bilinmez.

Ama bilinen gerçek şu ki; Avrupa Birliği’nin artık 10 yıllık ömrü bile yok.

Geçen dönemin Brexit mağduru İngiltere Başbakanı David Cameron, haklıydı biliyor musunuz?

Ne demişti? “Türkiye, AB’ye anca 3000 yılında girer”.

Yüzde yüz doğru çünkü bu gidişle, üyesi olunacak bir Avrupa Birliği kalmayacak zaten.

Muhtemelen İtalya, Avusturya, Yunanistan ve Almanya da akıllılık eder de kendisini, kemir kemir kemiren şu birlikten ayrılma kararı almakta gecikmezler.

Başta da söylediğim gibi, kaba menfi ihtiyaçlar nihayetinde kurulmuş birliktelik bu.

Menfaat kalmadı mı, birliktelik de kalmayacak.

Ve emin olun, çok kısa süre içerisinde birbirine de düşer bunlar.

Demedi demeyin! Çünkü ne zaman ekonomik çıkmaza düşse Avrupa, saldırganlaşıyor.

Bunu haçlı seferlerinden iyi biliyoruz.

Aman ha! Tarih tekerrür edebilir.

Neticede…

Sömürge makinesi Avrupa, gücünü kaybediyor.