Hiçbir bahçıvan meyvelerini heder etmez. Onları çürütmez. Onlara en güzel bakımı yapar ve tertemiz bir şekilde değerlendirmeye gayret eder. Zira sermayesi odur. O halde; “Bir annenin en kıymetli meyvesi nedir” diye sorulsa herhalde, iyi yetiştirilmiş bir evlât dersiniz.
Bir anne ki, daha çocukluğundan itibaren namaz kılmış, vakti gelince Kur'an öğrenmiş, O’nunla daima haşır neşir olmuş, sonra da sırf Allah rızası için civarına Kur'an öğretmiş. Mahreç ve tecvid bilgileriyle birlikte.
Allah nasip edince yuva kurmuş ve bunlardan yine uzak kalmamış. Yavrusu da daha anne karnında iken Kur'an dinlemiş.
İSLÂM YUVASI
Temiz rızıkla besledikleri yavru Allah'ın emriyle dünyaya gelince anne baba olarak ona kol kanat germişler ve onu İslâm'a uygun bir şekilde terbiye etmişler. Şüphesiz ki bu terbiyede en büyük hisse anneye aittir.
Vakti gelince yavruya “Allah bir” dedirterek kolay dini bilgileri vermişler. Zamanla Kur'an öğretmişler. Biraz daha büyüyünce haram ve helâli öğreterek Cennet iştiyakı ve Allah sevgisini kalbine nakşetmişler. Şüphesiz ki bütün bunlar konusunda uyması gerekenin da Peygamber Efendimiz (sav olduğunu öğreterek onun muhabbetini ve bilgilerini de aktarmışlar. Örneğin;
-Yavrum Peygamberimiz sofraya oturunca; Bismillahirrahmanirrahim derdi. Haydi, beraberce diyelim. Kalkarken de Elhamdülillah derdi. Haydi, biz de deyip Allah'ın verdiği nimetler için O’na şükredelim. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı. Biz de yıkayalım. Suyu Besmele ile ve oturarak üç nefeste içerdi. Biz de öyle yapalım. Elbiselerini sağdan giyip soldan çıkarır ve ortaya atmazdı. Biz de unutmayalım.
İşte eğitim metodu. Bu yavrucak bu ve benzerlerini unutabilir mi?
Yavrularına böylesi bir terbiye veren anne babalar pişman olmayacaktır.
İlk çocuk bu terbiye eğitiminden geçtikten sonra arkadan gelenler de, büyüklerinde gördüklerini aynen yapacaklardır. Bu durum aileye de kolaylık getirecektir.
Böyle bir anne, eşi için de en büyük zenginlik ve mutluluktur. Zira o, eşine kanaati, şükrü ve helâl kazancı teşvik eder. Haramlardan ve hırstan uzak tutar. Özel bir masrafı yoktur. Azdan çoğu hâsıl eder. Eşine ve yavrularına sevgiyle ikram eder. Gözü dışarda değildir. Başkalarının varlığı onu ilgilendirmez. Zira her şey Allah içindir. Maksat O’nun rızasını kazanmaktır. İşte İslâm yuvası ve işte İslâm annesi.
BÜYÜK KAYIPLAR VERİYORUZ
Büyük kayıplar yaşadık ve halâ yaşıyoruz. Acaba ne kaldı elimizde bunlardan?
Yavrusunu gözünü kırpmadan kreşe koyup kendisi de işe giden kadınlarımızın vicdanları hiç sızlamıyor mu? Bunu derken topluma; “anne işe çocuk kreşe” sloganına karşı söylüyorum. Yoksa bazı mesleklerde kadına ihtiyaç vardır. Ama bunun oranı azdır. Asıl sıkıntı, kadınların neredeyse hepsini evlerden çıkarmaya yönelik propagandalardır ki bu, bütün toplumlar için çok büyük bir felakettir. Sonuçta ne aile yuvası kalır ne de çocuk kalır. Zaten ona doğru gitmiyor muyuz?
Dede ve baba gelmeden akşam sofrasına oturmayan aile aslında çocuklarına çok güzel terbiye veriyor demektir. Onlar gelince hoş geldin diyen anneden, çocuklar da önemli bir eğitim alacaktır. Böyle karşılanan baba ise eşi ve çocuklarının hatırını soracak ve sevinçlerine güler yüzle ortak olacaktır. İşte mutlu aile!
HUZUR AİLEDEDİR
Huzur ve mutluluk ailede başlar ve ailede devam eder. İnsanlar stres dedikleri çağın sıkıntılarını ailede atmalıdırlar. Muhabbet olunca bütün bunlar unutulabilir. Evinde güler yüz ve tatlı dil bulan eşler, en bahtiyar insanlardır. Bunun da asıl öznesi güzel ahlaktır. Allah Rasulü Efendimiz’in (sav) ahlakıyla ahlaklanmak, zaten Kur’an ahlakını ortaya koyacaktır. Sabır, şükür, kanaat ve Allah’a ibadetle zînetlenen evler, meleklerin bile gıpta ettiği mekânlardır. Onlar sadece buralarda bulunur ve huzur bulurlar. İbadetin yapılmadığı, Kur’an’ın okunmadığı evler ise hadiste buyurulduğu üzere harabe yerlerdir. Oraları ise kimler mekân tutar bellidir.
Anne babalar olarak yavrularımızı hangi evlerde ve nelere doğru yetiştiriyoruz iyi bakalım. Kalplerine neyi koyuyoruz, gözlerine neyi yerleştiriyoruz bir düşünelim. TV’deki pisliklere bakarken onların neler aldığını unutmayalım. Sonra kendimizi sorguya çekelim. Bilelim ki o yavrular yarın ahiret gününde yakamıza yapışıp; “anne, baba neden bana Allah’ın yolunu öğretmediniz” diyebilirler. Eğer bu minvalde yetiştirilmedilerse diyeceklerdir tabii ki. Çünkü cehennem çok acıdır. Rabbimize sığınırız. İnsan evladını nereye doğru götürüyor çok iyi düşünmelidir.
EN BÜYÜK MİRAS
Bir ana babanın çocuğuna vereceği en kıymetli şeyi, Allah Rasûlü Efendimiz (sav) şöyle haber verir:
“Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77)
Yine buyurur ki;
"Çocuklarınıza ikram (ve ihsan) ediniz. Onları güzel terbiye ediniz." (İbn Mâce, "Edeb", 3)
Kur’an-ı Kerim’de ise, çocuklarımızın ibadeti konusunda İbrahim (a.s)’ın şu duası bizlere en güzel uyarı ve nasihattir:
“Yâ Rabbî, beni ve neslimi namaz kılanlardan eyle!” (İbrâhîm, 40)
Yavrularına yalanın, haramın ne kadar kötü olduğunu anne babalar mutlaka öğretmeli ve hayatlarında uygulamalıdır. Bakınız Peygamberimizin bu husustaki tutumuna:
Abdullah bin Amir (ra) anlatıyor: Efendimiz (sav) evimize gelmişti. Ben de küçük bir çocuktum. Oyun oynamak için evden çıktım.
Bir ara annem beni çağırdı: Abdullah gel sana bir şey vereceğim dedi. Hz. Peygamber (sav) anneme sordu: “Ona ne vereceksin?”
Annem, hurma vereceğim deyince, Efendimiz şöyle cevap buyurdu: “Eğer çocuğa hurma vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılacaktı.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80.)
Yine hadiste buyurulur ki: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru’ olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme iletir. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı’ olarak yazılır.” (Müslim, Birr, 105.)
Ayet-i Kerimede ise Allah (cc) şöyle emir buyurur:
“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (17 İsrâ, 36.)
AİLENİN ÖNEMİ
Ne yazık ki günümüzde bazı yavrularımızın ya doğumu engelleniyor ya da doğumdan sonra felaketler yaşanıyor. Gayri meşru doğanlar ya öldürülüyor ya da cami önüne veya çöpe bırakılıyor. Bunlar da ayrı birer felaket!
Bir çocuğun temiz bir aileden dünyaya gelmesi en önemli konudur. Zina ve fuhşiyatın çeşitli isimler altında yaygınlaştırıldığı dünyamızda maalesef biz de nasibimizi alıyoruz. Günbegün bu musibet artarak devam ediyor. Kavgalar, tehditler, tacizler, arkadaşlık veya sevgili adı altında zinalar, aldatmalar ve öldürülmeler artıyor. Bakıyorsunuz bir mağazada bile olmayacak tacizler. Sebep ne? Allah’ın hükmüyle yaşamamak ve hükmetmemek. Hâlbuki Allah’ın hükümlerinde hayat vardır.
HER ÇOCUĞUN HAKKI
Her çocuğun temiz bir anne baba yani sahih nikâhla evli bir aileye ihtiyacı vardır. Güzel bir isme ve terbiyeye muhtaçtır. Ya ilim ya da sanat dalları öğretilmelidir. Allah’ın emrine uygun bir tarzda da yetiştirilmelidir. İyi bir aile eğitimi alan çocuklar toplumda daima seçkin olarak belirlenecektir. Bu çocuklar yine aile yuvası kuracak ve milletin devamı sağlıklı bir şekilde sağlanmış olacaktır.
Günah ve haramlarla yetişen ya da İslâmî bir eğitim ve terbiye almayan nesillerden ne fayda beklenebilir ki? Ecdadını tanımayan, vatan sevgisi verilmeyen bir neslin sonu ne olabilir ki?
Ahlâk ve edebi olmayan, temiz bir kazançla büyütülmeyen “haramzade” bir çocuktan beklenebilir ki? Bunlar hem aile hem de devletin gayretleriyle önlenebilir ve öyle de olmalı. Yoksa geleceğimize iyi bakamayız.